💙
Bir hafta sonra perişan haldeydim.
Davalarım arasında sıkışmış, hayatta kalmaya çalışıyordum. Kafam o kadar doluydu ki her şey birbirine giriyor ve beni tahammülsüz biri olmaya itiyordu. Sabah terslediğim stajyer yüzünden canım hala sıkkındı. Kız daha önce defalarca kez ona göstermiş olmamıza rağmen verilen işi becerememiş, üstüne üstlük her şeyi daha karmaşık bir hale getirmişti. Süklüm püklüm kapıma geldiğinde o kadar sinirlendim ki kızcağızın üstüne fazla gittim.
Ona hakaret etmemiştim fakat rencide etmiş olmalıydım. Ve şimdi burada, yapmam gereken onca işin arasında kızın dolu gözleri aklıma takılıp duruyor, sinirlerimi zıplatıyordu. Bilgisayarımdan uzaklaşıp ayağa kalktım ve ofisimin penceresine yürüdüm. Üzerimde yeşil bir takım vardı. Jülide bunun kuşkonmaz yeşili olduğunu söylüyordu. Bana sorarsanız böyle bir renk yoktu ama onunla renk tonları konusunda yapılan tartışmaları kazanmak mümkün değildi. Çalışırken bir ara ceketimi çıkarmıştım. Askılı bluzumun kayan uçlarını pantolonumun içine sokup kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Uzun ve dalgalı güzel saçlarım vardı. Doğal duruşunu seviyordum ama bunca temponun içinde koşturup dururken kabarıp kötü görünmesin diye sabahları saç maşasıyla özensizce üstünden geçiyordum. Böylece hem doğallığını koruyor, hem de daha parlak görünüyorlardı.
Ne kadar yorgun olursam olayım her sabah kalkıyor, saçımla ve yüzümle ilgileniyordum. Yorgun ve özensiz görünmenin bu sektörde bir zayıflık olduğunu düşünürdüm. Etrafta beni eleştirmek için fırsat kollayan bunca insan varken her zaman görünüşümle güçlü, adımlarımla sarsılmaz durmak zorunda hissederdim.
Ellerimi saçlarımın içinden geçirerek derin bir nefes alıp zihnimi boşaltmaya çalıştım. Adliyeye gitmem gerekiyordu. Yasemin Hanım'la görüşmeliydim. Akar Holding'in personel sözleşmelerini inceleyip kadın çalışanlar hakkında araştırma yapmalıydım.
Eğer açlıktan ölmezsem günlük programımı yetiştirebileceğimi düşünüyordum.
Bir de, Gonca'nın gönlünü alıp küçük vicdan azabımdan kurtulabilirdim tabii. Kahve almak için çıktığımda yanına uğradım. Ortak alanda stajyerlerin beraber çalıştığı bölümde bilgisayarına gömülmüş çalışıyordu. Beni tepesinde görünce irkilip panikle masasını toparlamaya çalıştı. Bunu üstüme alınmadım çünkü her zaman böyle bir kızdı. Stresini kontrol edemiyor heyecanlandığında panikle etrafı döküp saçıyordu. Derslerindeki başarısına rağmen onunla birkaç saat geçiren herkes avukatlığa uygun olmadığını anlayabilirdi.
"Bitirdin mi?" dedim ona verdiğim işi kast ederek.
"Evet, birazdan getirecektim. Çıktısını almıştım. Burada... Hayır, burada. Evet. Buyurun."
Kızın paniği bana kendimi öyle rahatsız hissettiriyordu ki kaşlarım çatılıyor, suratına dik dik bakmanın önüne geçemiyordum. Dosyayı açıp kısaca inceledim. "Güzel, aferin," dediğimde başını kaldırıp yüzüme şaşkın, kaçamak bir bakış attı. "Daha özgüvenli olman gerek Gonca. Yaptığın işten emin olmalısın. Burada kimse canavar değil. Böyle davranmak sana yakışmıyor. Sözleşmeleri en doğru şekilde çevirip düzenleyen sensin ama paniğe kapıldığın zaman hata yapıyorsun. Daha sakin olmaya çalış olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı ve Mavi
Romance"Başarı bir yolculuktur. Bir varış noktası değil." Bu cümleyi duyduğum anı hatırlıyorum. Kucağıma bir deste büyülü sözcük bırakılmış gibi hissetmiştim. İçimde biriktirdiğim tüm yenilgilere başkaldırmak için ihtiyacım olan küçük bir kıvılcım yakalam...