13.

9.5K 1.5K 580
                                    

💙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💙

O gün öğleden sonra Levent arayıp görüşmek için biraz ısrar edince bir öğle yemeği için vakit ayırabileceğimi düşündüm. Şirketin yakınlarında bir restoranda buluştuk fakat Levent'in güler yüzüne, tatlı sohbetine bir türlü dikkatimi veremedim. Aklım Turgay Kalaycı'nın işlerindeki yolsuzluk iddialarından bahseden ve kanıtlanması gereken delilleri içeren dava dosyasındaydı. Delilleri ben kanıtlayamazdım ama durumu lehime kullanabilirdim.

"Nereye daldın?" diye sordu Levent çatalını bırakırken.

"Affedersin, " dedim. "Bugünlerde birilerine çok kızgınım. Kafamın içinde kavga edip duruyorum."

"Davalarınla mı ilgili?"

"Evet. Boşanma davalarında davacı taraf kadınsa adamların çoğu onları aldatmakla suçluyor. Bu iddialarla dava sürecini uzatıp anne ve çocukları daha fazla yıpratıyorlar."

"Sanırım tam da böyle bir dava üzerinde çalışıyorsun?" diye sorduğunda başımı sallayıp dava hakkında detay vermeden beni sinirlendiren durumlardan bahsettim. Aldatma konusunu geçmeme rağmen Levent bu konunun üzerinde durunca ben de çatalımı bırakıp arkama yaslandım.

"Neden adamın yalan söylediğini düşünüyorsun? Belki de kadın gerçekten aldatmıştır."

"Bunun asla olamayacağını söyleyemem ama bu davada, bu insanların durumunda kadının dürüst olduğunu biliyorum. İnsanların yalan söyleyip söylemediğini anlayabilirim. Beden dili ve psikoloji üzerine eğitimler alıyorum. Eğer karşıdaki usta bir yalancı değilse insanı çözmek zor bir şey değil. Bana gelen kadınlar genelde baskı ve stres altında hissederler, duygularını saklayabildikleri bir ruh halinde değillerdir. Bunun yanında, bu davada karşı taraf o kadar egoist ki kendini gizlemek gibi bir derdi yok bile. Kazanacağına çok emin, gerçeklerin ona zarar verebileceğini düşünmüyor. Bu yüzden kendini hiç sakınmıyor."

"Anlıyorum," dedi Levent. Çatalını tekrar eline aldığında kaşlarımı çattım.

"Neyi anlıyorsun?"

"Bakış açını. Yemeği beğendin mi?"

Yüzündeki ölçülü gülümsemeye bakarken o kadar rahatsız oldum ki yemek artık umurumda değildi. "Bana katılmıyorsun, nedenini söyleyebilirsin."

"Sonuçta bu senin işin, yorum yapmak istemem."

"Yapabilirsin, sorun değil." Ayaklarımı üst üste atıp gözümü Levent'e diktim. Bu Levent'i biraz gerdi. Agresifleşmemden korkar gibi bir hali vardı ama kızdığım şey benden farklı düşünmesi değildi. Bu tavrı geçen yemekte de göstermişti, yeni tanıştığımız için önemsememiştim. Sonrasında telefon görüşmelerimizden birinde söylediğim bir şeye itiraz edecek gibi olup konuyu değiştirmişti, şimdi yine bunu yapıyordu.

Ay Işığı ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin