💙
Ofisimin kapısı aceleyle tıklatılıp Alkan perişan bir halde içeri girdiğinde ne halde olduğunu şaşkınlıkla fark ettim. Saçı başı dağılmış, gömleğinin ütüsü bozulmuş kravatı gevşek bir halde boynundan sarkıyordu. Beyaz teni gözlerinin altındaki çirkin halkaları ilan edecek kadar solgundu. Sabahın bu saatinde, mesai henüz yeni başlamışken onun bütün gece burada olduğuna adım gibi emindim.
"Ne yaptın?" diye sordum doğrulurken.
"Bilerek değildi, yemin ederim."
"Ne yaptın Alkan?"
"Hülya Hanım beni kovacak, yardım edin Bensu Hanım."
"Sana ne yaptığını sordum." Zavallı çocuk ciddiyetime, çatık kaşlarıma ve soğukkanlı duruşuma bakıp sertçe yutkundu.
"Yanımızda tutmamız gereken bir tanığı karşı tarafa kaptırdım. Benim hatam yüzünden oldu. Kadına yalvarıp duruyorum ama benimle görüşmüyor. Kadın zaten bizimleydi, benim yüzümden diğer tarafa gittiğini Hülya Hanım'a nasıl açıklayacağım? Ne olur bir şey söyleyin."
"Önemli bir tanık mıydı?"
"Evet," dedi omuzlarını düşürerek. "Hülya Hanım bugün şirkete gelmeyecek. Gidip kadının peşinde dolaş, gerekirse ayaklarına kapan. Patronun durumu öğrenmeden düzeltmeye çalış."
"Çiçekçide çalışıyor. Dün oraya gittiğimde onu rahat bırakmazsam polisi arayacağını söyledi."
"O zaman gidip kadının kuryesi ol. Teslimatlarını götür, ona hediyeler al, karşısında ağla. Tanığı nasıl kaybettiysen, kazanmayı da bil. Verebileceğim tek tavsiye bu."
"Tamam," dedi Alkan, silkinip kendine gelmeye çalışır gibi doğruldu. "Tamam, yapabilirim."
"Lütfen önce evine gidip bir duş al ve temiz kıyafetler giy." Birkaç saat uyumasını da söylemeliydim ama böyle bir hata yaptıktan sonra uyumasının imkânsız olduğunu bu şirketin kuryeleri bile bilirdi. O, ofisten çıkarken Kuzey Bey içeri girdi. Alkan onu görünce panikleyip bir şeyler geveleyerek kendini dışarı attığında gözlerimi devirdim.
"Ne yapıyor bu?"
"Hülya Hanım'la başa çıkamıyor."
"Kadının otuz yıllık kariyerinde ona ayak uydurabilen stajyerleri bir elin beş parmağını geçmez. Gençleri ellerinde parçalayıp duruyor." Alkan'ın arkasından bakıp başını iki yana salladı. "Zavallı çocuk."
Gözlerim ekranımda, parmaklarım klavyemin üstünde gezinirken güldüm. "O kadar da değil. Ben gayet iyi idare ettim."
"Bir davanın üzerinde çalışırken uyuyakaldığın için yüzünde mürekkep lekesiyle paldır küldür toplantıya girdiğini hatırlıyorum," dedi karşımdaki koltuğa otururken. "Sözleşmenin maddelerini yüzünden okuyabiliyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı ve Mavi
Romance"Başarı bir yolculuktur. Bir varış noktası değil." Bu cümleyi duyduğum anı hatırlıyorum. Kucağıma bir deste büyülü sözcük bırakılmış gibi hissetmiştim. İçimde biriktirdiğim tüm yenilgilere başkaldırmak için ihtiyacım olan küçük bir kıvılcım yakalam...