Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ℒ
Kaybedilen oyunlar bazen hayat dersi vermezdi.
Kaldırımda yürümek güvenli olmadığı gibi bazen doğrular, aslında doğru olmazdı. Çünkü yanlışlar doğru kılığına bürünebilir, şeytanın zihnini yaraladığını fark edemeyebilirdin.
Yalanlar güvene, nefretler sevgi oluverir, ansızın kaybedebilirdin benliğini. Bu yüzden sevildiğini hissederdi ya insan. Oysa nefretin çocuğuyken, gözyaşları acıyla akarken sevildiğini sanardı.
Bazen kaybettiğin sevgiden hayat dersi değil ruhunun cesedini alırdın ellerine.
Ben ne zaman gömmüştüm ruhumu ? Ne zaman süslemiştim mezarlığımı gözyaşlarıyla ? Haechan mı, vermişti benliğimi ellerime, yoksa ilk kez uçmak için açtığım kanatlarımı kesenler mi ? Belki de hepsiydi ama en çok çocukluğum ihanet etmişti. Bana zarar veren, yaralarımın iyileşmemesini sağlayan benim masum çocukluğum...
Şuan ne kadar da tuhaf ve uzak geliyor, o günler. Yalanlarla dolu güvene ve sevgiye sahip olduğumu bilmeme rağmen o günlere dönüp hâlâ kendimi sevdirmeye çalışmak istemem daha da tuhaflaştırıyor kaderimi. Ama biliyorum. Bir gün bu acıların canımı acıtmayacağını biliyorum. Biliyorum çünkü sonuçta buraya boşuna boşuna gelmemiştim.
Ben bu hastaneye pes etmek için değil, kaderimde asla olmayan huzuru hissetmek için gelmiştim. Ablalarıma son bir kez daha sarılabilmek için, tek hissedebildiğim sevgiyi doyamamışken gitmek istemedigim için gelmiştim.
Gözlerim kapalı, kablolara bağlı bir şekilde hareketsizce yatıyorum. Biliyorum. Ablalarımın hıçkırıklı ağlayışlarının ve dualarının beni izledikleri camın ötesinden geldiğini de... Evet, bunu da biliyorum. Hatta, doktorların çaresizce durumum hakkında söylediği yalanları da maalesef biliyorum.
Onlara göre ölmem gerekiyor. Çünkü daha şimdiden sabaha nefesimi vereceğimi ve ablalarımı yerle bir edecek haberi nasıl ulaştıracaklarını hazırlanıyorlar, eminim. Ama bilmiyorlar. Bilincimin açık olduğunu ve hâlâ kabuslarla savaştığımı bilmiyorlar.
Sana en son, Haechan'ın beni aslında sevmediğini söylediğimi hatırlıyorum sevgili okurum ve her şeyin böyle başladığını. Öyleyse benim bitmek bilmeyen acı dolu geçmişimize buradan geri dönelim.
O gün acıyan gözlerimi ovuştururken telefonum çalmaya başlamıştı.
"Alo ?"
Pratik odalarından gelen bilindik gürültü beni karşılarken yüzümü geriye çektim. "Gizli bir parti oluyor." dedi Haechan direkt söze girerek. Sesler kesildiğinde pratik odasından çıktığını anlamıştım.
Kaşlarımı çattım. "Ne partisi ? Nasıl ?"
"İdoller gizlice hatta çok gizlice partiler yapar Serein ve aylar sonra ilk kez bir parti düzenleniyor. Davetli listesinin baş konukları biziz."