하나 • It's too late to run away

1.3K 80 138
                                    

Birinci Bölüm
Kaçmak İçin Çok Geç

Birinci Bölüm Kaçmak İçin Çok Geç

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okyanusun içinde doğmuştum.

Büyük, sonu olmayan okyanusa bakan penceremde, tüm vaktimi beni sarmalayan o okyanusla geçirmiştim. Ağlarken, gülerken, ilk hayalimi kurarken bir tek okyanus olurdu yanımda. Okyanus ile aramda yüzlerce metre olsa dahi, küçük penceremden ona bakarken hiç uzak gelmezdi bana. Aksine sanki okyanusun içindeymişim gibi hisseder, en büyük sırlarımı anlatırdım ona.

Bazen mavi, bazen ise gri kocaman dalgalara sahip olan okyanusum çok fazla konuşmazdı benimle. Hatta hiç konuşmaz sadece beni dinlerdi öylece. Ancak öyle ya, istediğim konuşacak birisi değil yanımda beni dinleyecek birisinin olmasıydı. Benim tek gerçek hikayemi bilen okyanusum işte her gün böyle sarılırdı. Beni dinler ve sonra uykuya daldıracak ninniler söylerdi. İster dalgalarıyla, ister ise maviliğiyle.

Benim yegane dostum okyanus, geçmişimde ki tek güzel şey sen iken çok ayrı düşmedik mi birbirimize ?

Cama çarpan şiddetli yağmuru izlerken her gök gürültüsünde karanlık oda aydınlanıyor, cam kırılacakmış gibi sarsılıyordu. Camın kenar boşluklarından girmeye çalışan rüzgâra elimdeki bezleri sıkıştırırken yarım saat sonra uyanacak olan arkadaşlarıma döndüm.

Üç ablamda bir saat önce kalktığım boşluğu kapamamış, soğuktan birbirlerine yaslanarak üzerlerine yorganlarını atmışlardı. Onlarla birlikte odayı dolduran diğer kızlara bakarken içim burkuluyordu. O kadar fazla çalışıyorlardı ki, yatağa uzanır uzanmaz derin bir uykuya dalıyorlar, normal bir insanın sesten uyuyamayacağı bu havada hiç kimse yatağında dönmüyordu.

Güneş daha doğmadan kalkıp birlikte üç yıldır beraber büyüdüğüm insanlara bakarken içim acıyordu. Bazılarının ayakları, bazılarının ise kolları sargılı bir halde öylece uyurken içimizden sadece birkaç kişinin hayallerine kavuşacağı gerçeği suratıma çarpıyordu. Buradaki herkes hak ederken o hayalleri, sadece kendimizi düşünmek zorunda kalmak stajyerliğin en büyük acısıydı belki de.

Cama bakan gözlerim bir anda yansıyan yüzüme odaklanınca taş kestim. Gözaltlarım aylardır olduğu gibi mor, yüzüm ise oldukça çöküktü.

Kendime bakmadığımın farkındaydım. Sağlığıma dikkat etmediğimi, hareketlerimin oldukça azaldığını anlayabiliyordum. Ancak yinede bir şey yapmıyordum işte. Elimi kaldırıp, durdurmuyor birisinden yardım istemiyordum. Usanmıştım sanırım. İçimde kalan son yaşama hevesimde gitmişti.

Kim bilir ?

Dondurucu soğuğun hüküm sürdüğü yurdumuzda ayaklarımı sürüyerek banyoların olduğu alt kata indim. Mavi hırkama sarınabildiğim kadar sarınsamda yurdumuz çok eskiydi ve tamamen kuzey tarafına bakıyordu. Şirketimiz yeni kurulduğu için küçük eski bir otelin iki katını satın alabilmişti. Bu yüzden üst katı ikiye bölerek kız ve erkek stajyerlerin odaları olarak ayırmış, bir alt katı ise iki banyo ve iki pratik odasından oluşturmuştu.

Viraha | HaechanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin