GÜN IŞIĞI

5.1K 288 204
                                    

Bu bölümde bir kaç farklı şey yapmak istiyorum ama emin değilim... Yazdığım her şeye 'Aaa başka kitaptan çalmış, alıntı yapmış.' diyen kesim olduğu için, bir şey yazarken korkar oldum. Özellikle bu kitap için...

Bu zamana kadar benim en çok düşündüğüm kitap bu olmasına rağmen böyle dendiği zaman hevesimde kırılıyor. Bir şeyleri yanlış yazmak ya da basit yazmak istemiyorum. Bende diğer çoğu kitapta ki gibi aşık edip, seviştirirdim. Bundan basit bir şey yok ama farklı şeyler denemeye çalıştıkça bana denilenler çok ağır ve fazla... Neyse...

İyi okumalar delilerim✨💜

Hakan yaklaşık 1 saatin sonunda giyinmişti. Yeniden duş almış ve o adamın dokunduğu her yeri lifle iyice kazımıştı.

Hazırlandıktan sonra donuk gözlerle duvarı izlemeye başladı. Çok fazla ağrına gidiyordu. Ailesinin, arkadaşının katiline bir şey yapamamak. Durmak, susmak çok fazla canını yakıyordu. Onun dediklerini yapmak zorunda olmak.

Kaan sanki onun hazırlanmasını bekliyormuş gibi giyindikten 5 dakika sonra odaya girdi.

"Çok yakışıklı olmuşsun." dedi suratında gülümsemesiyle.

Hakan onun suratına baktıkça ağlamak istiyordu. Gözünün önünden yaşattığı her şey film şeridi gibi geçiyordu. Filmin bittiği yerde ise sonu vardı.

'ÖLÜM'

Hakan biliyordu, buradan kurtulması imkansızdı. Bu adamın Hakan'ı bırakması imkansızdı. Bu yüzden sonu ölüme çıkıyordu.

"Hadi kalk, çıkıyoruz." dedi Kaan düz bir sesle.

Hakan bir şey demeden. Ölü ve donuk bakışlarıyla Kaan'a baktı. Sonra yine bir şey demeden ayağa kalktı.

"Beni takip et." dedi ve odadan çıktı.

Hakan'da hiç bir şey demeden onu takip ediyordu. Sesini çıkarsa zaten bir şey olmazdı. Boşuna çabalamaya gerek yoktu.

"Nereye gidiyorsun?" diye bir ses geldi.

Hakan duyduğu yere kafasını çevirdi ve yaşlı adama baktı. Sert duruşu ve kalıbıyla, Kaan'ın babası olduğu anlaşılıyordu.

"Seni ne ilgilendirir bunak." dedi Kaan asi bir tavırla. Arkasını dönüpte yüzüne bile bakmadı.

"Dikilme orda takip et beni." dedi Kaan ve Hakan'ın kolundan tutup çekti fakat Hakan kolunu kendisine çekip, Kaan'ı yeniden takip etmeye başladı.

Sonunda çok büyük bir kapıya gelmişlerdi. Hakan içten içe o kadar fazla korkuyordu ki. Bu büyük kapının arkasında ne olacağını bilmiyordu.

Kaan kapıyı sonuna kadar açtığı zaman Hakan gözlerini kapattı. Gözüne bir ışık huzmesi vurmuştu.

Ellerini gözlerinden çekti ve güneşe baktı. Odasının camı küçüktü ve ters tarafa baktığı için uzun süredir güneş ışığını bu kadar hissetmemişti.

Hakan kendisini yeni doğan bir bebek gibi hissediyordu. Her şeyi yeni keşfediyor gibiydi.

Kaç aydır bu evdeydi. 1,2,3, kaç aydır kilit altında tutulup sadece yemek veriliyordu. Evde yaşayan başka biriside daha vardı ama kimse onu görmüyor, duymuyordu.

Varlığın ortasında ki bir hiçlikti resmen.

Yavaş yavaş dışarıya çıktı ve kollarını açtı. Güneş tümüyle direkt Hakan'a vuruyordu. Temiz havayı dolu dolu çekti içine. Sanki son nefesi gibiydi.

İçinden 'Eğer öleceksem bugün öleyim.' dedi Hakan. 'Kurtulma şansım hiç yoksa, tam şuan bu mutluluğu yaşarken öleyim.' diye devam etti.

Kaan arkada duvara yaşlanmış bir şekilde Hakan'ı izliyordu. Kaan'da sanki bir şeyler vardı ama ne olduğunu tahmin etmek imkansızdı.

Her zaman mutlu olduğunda, durgun olduğunda ya da düşünceli olduğunda Hakan'ın sevdiği kişiler arasından birileri ölmüştü.

Kaan'ın bu sefer ki planı neydi? Acaba gerçekten de bir şeyler için plan mı yapıyordu.

"İlk önce yanımdan kaçmaya çalışma çünkü sen ölüsün kimse sana inanmaz. İkincisi ne kadar polise sığınırsan sığın fark etmez, ben oldukça hiç bir şey yapamazlar ve en önemlisi Annenin mezarına gidiyoruz." dedi Kaan durgun bir sesle.

"NEE!!?" diye bağırarak arkasını döndü Hakan. Hemen gözleri dolmaya başladı.

"Duydun bu yüzden uslu dur. Canını ve canlarını yakmayayım." dedi Kaan.

"T-tamam." dedi Hakan gözleri dolu bir şekilde.

"Anne ben geliyorum." dedi çok sessiz bir şekilde.

"Hadi bin." dedi ve Kaan şoför koltuğuna geçti.

Hakan put gibi durmuştu. O adamın yanında olmak istemiyordu ama işin ucunda annesi vardı. Bu yüzden arabaya bindi.

Kaan gaza bastı ve sürekli gidip geldiği için. Ezberlediği yollardan son gazla geçti. Ne kadar çabuk giderlerse, o kadar çabuk Kaan'ın kafasında planladığı şey o kadar hızlı olurdu.

Yaklaşık 45 dakika sonra mezarlığa gelmişlerdi. Hakan araba duru durmaz indi. Kaan'da sakin ve yavaş adımlarla indi.

"Takip et."

Kaan yürüme başladığı zaman Hakan'da arkasından hızlı adımlarla geliyordu. Annesini görmeyi o kadar fazla istiyordu ki. Mezarı bile olsa onu ziyaret etmeyi. Ondan af dilemeyi çok fazla istiyordu.

Hakan düşüncelere dalmışken, Kaan bir mezarın başında durdu. Onun durduğu fark ettiği an, Hakan'da durdu ve Kaan'ın baktığı yere baktı.

Gözyaşları o mezar taşını gördüğü zaman akmaya başladı. Yavaş yavaş gitti mezarın başına. Yere dizlerini koydu ve kollarını gerçekten annesine sarıyormuş gibi mezar taşına sardı.

"ANNE!!" diye bağırarak ağlamaya başladı.

Kaan arkasını döndü ve kollarını birbirine kenetleyip etrafa baktı. Tam çaprazında gördüğü isimle yüzünü buruşturdu ve diğer tarafa çevirdi.

Sanki kendi annesinin mezarı değilde, bir yabancının mezarını görmüş gibi tepki vermişti Kaan.

Hakan ise hâlâ arkada ağlıyor, annesinden özür diliyordu. Onu duyacakmış, ona cevap verecekmiş gibi sürekli özür diliyordu.

"Çok özür dilerim anne." dedi.

Doya doya sarıldı toprağa. Sanki toprak bile annesinin o güzel kokusunu almıştı. Toprağı avucuna aldı ve öptü.

"Özür dilerim benim gonca gülüm. Özür dilerim her şey için." dedi.

"Yeter bu kadar." dedi Kaan ve Hakan'ın kolundan tutup kaldırmaya çalıştı.

"Birazcık daha." dedi Hakan fakat Kaan onu dinlemedi bile. Kolundan tutup ayağa kaldırdı ve arabaya doğru sürükledi.

Hakan kafasını arkaya çevirdi ve daha şiddetli ağlamaya başladı.

"ÖZÜR DİLERİM ANNEM!" dedi son kez bağırarak.

Önünü döndü ve Kaan'ın onu sürüklemesine izin verdi. Gözyaşları kendiliğinden akıyordu.

Hakan şuan kalbinin söküldüğünü hissediyordu. Kanlı canlı birisi onun kalbini deşiyordu.

O kadar tarifi imkansız bir acı çekiyordu...

Umarım beğenirsiniz...🏳️‍🌈

YABANCI •bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin