ŞARAP

4.6K 258 386
                                    

İyi okumalar delilerim✨💜

Kaan mezarlıktan çıktıktan sonra biraz dolaştı. Yanına baktığı zaman, Hakan'ın gözlerinden yaşlar aktığını gördü. Umrunda bile değildi yanında ki çocuk.

Hakan ise öyle acılar çekiyordu ki, hıçkıra hıçkıra ağlayamasa da içinde fırtınalar kopuyordu.

"Seni götüreceğim son bir yer var." dedi Kaan ani ve çok normal bir sesle.

Hiç bir şey olmamış gibi nasıl davrana biliyordu. Taş olsa çatlardı, üzülürdü. Bu çocuk nasıl soğukkanlılığını bu şekilde koruyabiliyordu?

Hakan bir şey demeden sadece önüne baktı. Kaan daha da bir şey demedi, arabayı ormanlık alana sürdü.

Hava karardığı için pek bir şey gözükmüyordu. Yollar ise engebeli olduğu için araba sürekli sallanıyordu. Kaan hiç birini umursamadan gaza bastı. Kumar oynuyordu resmen, etrafını bile göremiyorken son gaz arabayı sürmeye devam ediyordu.

Hakan'ın umrunda bile değildi. Ölmek ya da ölmemek onun için sadece kelimelerden ibaretti, o çoktan ölmüştü bu yüzden umursamadı ve sadece karanlığa baktı.

Belli bir süre gittikten sonra bir alana yaklaşmaya başladılar. Hakan'ın ilk dikkatini çeken, geldikleri yerde ki ışıklar ve büyük, beyaz tüllerle kaplı kare bir alan oldu.

Kaan bir anda gaza bastı. Hakan ani hız yüzünden gözlerini sıkı bir şekilde kapattı. Sonra bir anda fren yaptı. Hakan gözlerini açtığı zaman, bir uçurumun kenarında olduklarını gördü.

İçinden 'Keşke durdurmasaydın, sürseydin ya sonuna kadar." dedi.

"Eveeeet geldik sürprize. Hadi inelim sevgilim." dedi Kaan.

Hakan duyduğu son kelime ile kafasını çevirdi ve Kaan'a baktı. Gözleri ışığını yitirmişti, sadece duygusuz bir şekilde bakıyordu.

Bir şey demeden arabadan indi ve uçurumun sonuna gitti. Kollarını açtı ve kendisini rüzgarın ellerine bıraktı. Rüzgar o kadar sert ve hırçın esiyordu ki, sanki bugün olacaklardan haberdardı.

"Beni dinlemeden ölmene izin yok Hakan." dedi ve elinden tutup tüllerle kaplı olan alana götürdü.

İçeriye girdikleri zaman buranın bir çardak olduğunu gördü Hakan. Çardaktan tek bir farkı vardı, ortada masa ve sadece bir şarap şişesi vardı.

Hakan'ı çekip bir sandalyeye oturttu. Hakan ise şuan robot gibiydi. Hiç bir şeye tepki veremiyordu. Bu sefer gerçekten ruhu alınmıştı. Kaan'da karşısına geçip oturdu ve bardakları, yoğun akan bir kırmızı şarap doldurdu. Şuan şarap içmenin ne yeri ne de zamanıydı ama Kaan'dı bu beklenmedik şeyler yapardı.

"Seninle konuşmak istediklerim var." dedi Kaan çok normal bir sesle.

Hakan yine sadece Kaan'ın yüzüne bakmakla yetindi. Çok şey söylemek istiyordu ama söyleyeceği bir şey yoktu. Gerçi söylese de Kaan'ın umrunda değildi.

"Bir şey demeni beklemiyorum zaten. Sadece uslu bir şekilde oturup beni dinle." dedi ama ayağa kalktı.

Çardağın kenarına gitti ve tüllerden iki tanesini kopardı. Sonra arkasını döndü ve Hakan'ın yanına gitti. Önce ayaklarını sonra ellerini sıkı bir şekilde bağladı.

"Bunu hiç yapmak istemiyordum ama rahat duracağını zannetmiyorum." dedi ve yerine geçip, oturdu.

Hakan ise hâlâ tepkisizliğini koruyordu. Şuan ne olduğu hiç önemli değildi onun için, alışmıştı her şeye.

YABANCI •bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin