BÖLÜM 20 KAYIP

1.1K 65 6
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar.

Beklemek en korkunç halidir yaşamanın. -Fuzuli

Kimsenin hayatı kusursuz değildi. Herkesin hayatında büyük iniş-çıkışlar, üzüntüler-mutluluklar vardı. Rose hayatın zorluklarıyla erken yaşta karşılaşmıştı. Daha sekiz yaşındayken ailesinin büyük kısmını toplu bir trafik kazasında kaybetmiş fakat her şeye rağmen babasının uğraşlarıyla mutlu bir çocukluk geçirmişti. Hayatına aldığı ikinci darbe arkadaşlarındandı, üçüncüsü Riccardo'dan.. Emin olamasa da dördüncünün Marcus olduğunu düşünüyordu Rose. Onunla yaşadıkları hayatında büyük farklılıklar doğurmuştu. 

Mesela tam yirmi gün olmuştu buraya geleli. Her gün binbir umutla uyanıyor, gün sonuna kadar onu bekliyordu. Elbette kaçmayı denemişti fakat hiçbir denemesi başarılı olmamıştı. 

Her zaman olduğu gibi sakin adımlarla yürüyerek camın karşısındaki sandalyeye oturdu. Başını hafifçe yana yatırdı, anlamsız bakışlarını camdan dışarıya çevirdiğinde kapının çaldığını duydu. Cevap vermeye gerek duymadı. Hem buna hali yoktu hem de evde çalışan kimse duyma yetisine sahip değildi. 

Büyük kapı rahatsız edici gıcırtısıyla aralandığında kadının ayak seslerini yakınında hissetti." İlaç saatiniz geldi." Başını yavaşça kadına çevirdiğinde elindeli ilaç kutusunu alıp hepsini ağızına döküp su ile yuttu. İlaçların ne işe yaradığını bilmiyordu. İlk günler ilaçlar yüzünden çokça midesi bulansa da, zamanla bünyesi alışmıştı. 

Kadının odadan çıkmasıyla bakışlarını yeniden cama çevirdi. Kurtarılmayı bekliyordu. Marcus'un geleceğine dair umutları her saniye daha da azalırken derin bir nefes aldı. Yüzündeki küçük tebessüm çokça acıdandı. Alarmın çalmasıyla ayağa kalktı. James'in yanına gidecek ve birkaç gün sonra göstereceğim dediği görüntüleri, tam yirmi gün sonra bugün izleyecekti. Ne göreceğini bilmiyordu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu ki bunun da ilacın etkisinden olduğunu söyleyebilirdi. 

Üstündeki uzun kollu tişörtü ve eşofmanı çıkarıp dolaptaki elbiseyi giyindi. Bu elbiselerden nefret ediyordu ama başka giyecek seçeneği de yoktu. Spor ayakkabıları da giydikten sonra odadan çıktı.

Kapının önünde bekleyen adamlara kısa bir bakış attıktan sonra koridorda yürümeye devam etti. Korkmuyordu. Sanki korkma yitisini kaybetmiş gibiydi. Hatta hiçbir duyguyu yaşayamıyordu. Ama bunu inceleyecek enerjisi de tükenmişti. Geniş yemek odasına geldiğinde, James, Rose'a baktı." Hoşgeldin." 

Rose cevap vermedi. Zorla getirildiği bu yere hiçbir zaman hoş gelmeyecekti." Zaman geldi." dedi James sessizliği bıçak gibi kesen sesiyle." Gerçekleri öğrenmenin, seni asla sevmeyecek bir adam için üzülmenin sadece bir takıntı olduğunu anlamanın zamanı geldi." 

Rose'u nazikçe kolundan tutmasıyla yürümeye başladı. Evden dışarı çıktıklarında etrafındaki adamlardan çevresini göremeyecek bir vaziyetteydi. Kendilerini bekleyen arabaya bindiklerinde  başını camdan dışarı çevirdi. 

Yoldaki ağaçları, terk edildiği belli olan evleri izledi. Buna bile şükredecek vaziyetteydi. Ne kadar sürdüğünü bilmediği yolculuk arabanın durmasıyla son bulurken, yine James'in yönlendirmesiyle arabandan indi.

 Neden buraya geldiklerini bilmiyordu. Sonuçta ne izleyecekse orada da izleyebilirdi. Yavaş adımlarla depoya benzeyen yere girdiklerinde Rose yorgunlukla koltuğa oturdu. İlacın bir yan etkisi de buydu. Birkaç adım atsa bile çabucak yoruluyor, vücudundaki enerji adeta çekiliyordu. 

"Seninle biraz sohbet edelim." dedi James, Rose'un yanına oturarak. Genç kadın başını James'e çevirdi." Sana iyi bir haberim var. Artık ilaç kullanmayacaksın. Sendeki etkisi beklediğimizden daha farklı oldu ve senin daha fazla zarar görmeni istemiyorum."

Sicilya MafyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin