0.2

23.3K 556 56
                                    

Keyifli okumalar 🤍

~~~~~~~

"Buldum, buldum! İş buldum Nil!" Bir buçuk aydır, yakalaşık üç iş değiştirdim. Garsonluk yapayım dedim, günde yirmi tane tabak kırdığım için kovuldum.

Kasiyer olayım dedim, aldığım paralar eksik çıktı, hırsızlık yaptığım düşünüldü, istifa ettim.

Bir mağazada, satış sorumlusu olayım dedim, bir tane adam bana el kaldırdı diye tokat attım. Kovuldum.

Şimdi ise, karşımda, mezun olduğum bölümün işiyle bakışıyor dum. İç mimar tasarımcısı. İş yerinin adresi vardı fakat, iş yerinin ismi yazmıyordu. Nil içerden yanıma koşarak geldi.

"Hadi hayırlı olsun. Emel, bak bu işten de kovulma lütfen. Ya ben bir işte tutunuyorum da, sen nasıl tutunamıyorsun?" Omzunu indirip kaldırdım. Hızlıca yataktan kalktım ve dolabıma yöneldim.

Hızlıca kıyafet çıkarttım. Siyah bir etek, üzerine beyaz uzun bir kazak giydim. Kazağı, eteğin içine geçirdim. Hızlıca saçlarımı presledim, gözlerime rimel sürdüm, dudağıma da krem rengi bir ruj sürdüm. Kulağıma halka küpeleri taktım. Askıdan çantamı, yataktan telefonumu aldım ve hızlıca odadan çıktım.

Montumu hızlıca üstüme geçirdim, ayağıma siyah botlarımı giydim. Anahtarlıktan, arabanın anahtarını aldım. Nil hemen dibim de bitti.

"Nereye gidiyorsun sen şimdi?" Ayakkabıların fermuarını çektim ve ayağa kalkıp üzerimi düzelttim.

"Önce, adını ağzıma almak istemediğim kişinin şirketine gidip, eşyalarımı alacağım. Sonra da, iş başvurusuna gideceğim." Nil bir anda ellerini açtı, gözlerini kapattı. Yarım saniye sonra, ellerini yüzüne götürdü, gözlerini açtı ve suratıma doğru üfledi.

"Dua, en önemli şeydir. Hadi inşallah işin rast gitsin." Öne eğilip, yanağından öptüm ve hızlıca evden çıktım. Merdivenlerden hızlıca inip, arabaya doğru ilerledim.

Arabaya bindim ve eski nişanlımın, şirketine sürmeye başladım. On dakika sonra, şirketin önüne park ettim ve kendimi toparlayıp içeriye girdim.

Asansörün düğmesine bastım, en alt katta olduğu için, kapı açıldı. İçeriye girdim ve en üst katın düğmesine bastım.

On, onbeş saniye sonra, katta durdum. Kapı açıldı, asansörden indim ve masamın olduğu yöne doğru ilerledim.

Beni görenler, şaşırmış şekilde bakıyordu. Masama geldiğim gibi, alt taraftan bir kutu çıkarttım ve eşyalarımı koymaya başladım.

Tam o sırada, Kemal'in odasının kapısı açıldı. Ona bakmamaya özen göstererek, eşyalarımı kutuya yerleştirdim. Ben ona bakmasam da, o beni fark etmişti.

"Emel? Ne işin var burada?" Gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldım. Gözlerimi açıp, kutunun kapağını kapattım ve kafamı kaldırıp, Kemal'e bakmaya başladım.

"Müsadenle, eşyalarımı alıyorum." Çekmeceyi açtığım gibi, sinir patlaması yaşamak üzereydim. Bebek, ultrason fotoğrafının, benim çekmecem de, ne işi var?

"Hayatım, fotoğrafı unutmuşum. Senin ne işin var burda?" Selen mi? Selen, hamile mi? Çekmeceden fotoğrafı çıkartıp, Selene uzattığım gibi, hızlıca fotoğrafı elimden çekti. "Ne haddine benim bebeğimin fotoğrafına dokunmak!" O nasıl bir devrik cümledir Allah aşkına. Çekmeceyi hızlıca kapatıp, masaya yaslanıp, öne eğildim.

"Birincisi, eşyalarımı almaya geldim. İkincisi," elindeki bebek fotoğrafına bakıp hafifçe gülümsedim. "Hayırlı olsun. Bebeğinizin fotoğrafına dokunmak gibi bir niyetim yoktu. Çekmeceme-" durdum. Derin bir nefes aldım. "Yani, çekmeceye koymuşsun, ben de, gördüm. O sırada sen geldin ve senin olduğunu düşündüm. Bu kadar uzatmana gerek yoktu." Kutuyu aldım ve masanın arkasından çıktım. "Sana bir tavsiye Kemal, birini aldatırken, ne zaman önce aldattığını bilmemesini sağla." Kemal bana kaşlarını çatmış bakıyordu. "Kızınız, dört aylık. Sağlıkla kucağınıza alın." Arkamı döndüm ve asansöre binip, aşağı katın düğmesine bastım.

Yanlış Zaman ♡ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin