••••••
"Sussana, uyandıracaksın çocukları..."
"Bunların neresi çocuk. Hadi bak, cidden Emeli anladım da, Gürbüzün neresi çocuk?"
"Mete, susacak mısın? Bebeğim yemekte yapmış bu haliyle."
"Ama alındım, hindistan cevizli pasta yapmamış."
"Başımda riv riv etmeyin." Gözlerimi açıp karşımdaki iki silüete bakıyordum. Nil hızlıca Meteye dönüp, omzuna vurdu.
"Al işte, uyandırdın kızı."
"Ben ne yaptım, sen konuştun." Elimi kaldırıp gözlerimi ovaladım. Doğrulacağım sırada, bir kol beni kendine çekti. Eren... Hem uyuyor, hem de yanından kalktığımı nasıl hissedebiliyordu acaba.
"Yemeğe geçin, geliyoruz." Onlar birbirlerine laf ata ata salondan çıktılar. Bende Erene döndüm. "Eren, kalk hadi." Hâla uyuyordu. Biraz dikleşmeye çalıştım. "Eren!" Hızlıca gözlerini açıp bana döndü. Bir anda döndüğü gibi, yüzlerimiz yakınlaştı.
Dudaklarımızın arasında santim vardı. Uykulu gözlerle bana bakarken, gözleri bir anlığına dudaklarıma kaydı. Ardından gözleri tekrar yukarı, gözlerime çıktı.
"Günaydın," bir an kaşlarımı çatıp gülmeye başladım. "Ne oldu ya? Sabah değil mi?" Gözlerine baktım ve gülümsedim.
"İyi geceler Eren Gürbüz. Saat akşam yedi." Gözleri açıldı ve arka tarafımdaki saate baktı. Sol elini kaldırıp gözlerini ovdu. Sağ eli hâla belimdeydi. "Hadi kalk, benim Nil ile işim var yemekten sonra." Hafifçe kalktım, eli belimden kaydığında kendimi bir an boşlukta hissettim.
Koltuktan kalktım, terliğimi giyip banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa geçtim. Kapıda durdum ve onları izlemeye başladım.
"Enişte, akşam maç var. Seninle izlemezsem, hevesim kursağımda kalır." Erenin bana arkası dönüktü, bu yüzden beni görmüyordu.
"Kiminle kimin maçı var ki?" Mete gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı ve gözlerini açıp Erene baktı.
"Ne fark eder enişte? Maç, maçdır sonuçta." Eren elini havaya kaldırdığında, ikiside ellerini birleştirip salladılar. Mete başını kaldırdığında beni gördü. Elini Erenin elinden çekti ve bana bakmaya başladı. Eren de dönüp bana baktı. "müsadeniz varsa, akşamda diziniz yoksa, maç izleyebilir miyiz?"
Meteye bakıp gülmeye başladım. Arka cebimdeki telefonu çıkarttım. Kapalı şekildeydi telefon. Parmaklarımı hareket ettirdim. Güya programıma bakıyordum. Ardından telefonu arka cebine koyup Meteye döndüm.
"Maalesef," Mete bir anda çöktü. Derin bir nefes aldım ve ona baktım. "Maalesef programımda dizi yok." Mete bir anda ayağa kalktı ve yanıma gelip, yüzümü avcunun içine aldı ve yanaklarımı öptü.
"Abisinin gülü ya!" Onu hızlıca ittirdim. Yüzümü buruşturdum.
"Yemek yiyebilir miyiz artık?" Yemekler tabaklara konulmuştu. Bende sandalyeye geçip oturdum.
Mete yemeğe bir anda dalınca gözlerim açıldı. Masanın altından bacağına vurduğumda, kaşlarını çatıp bana bakmaya başladı. Gözlerimi açtığımda, daha yavaş yemeye başladı."Bu soslu tavuğu sen yapmış olamazsın Emel. En son yaptığında yakmıştın." Mete, gelip geçip bana laf sokuyordu. Kaşlarımı çatıp Meteye baktım, ardından Erene döndüm. Gülmemek için, biraz kendini tutuyordu. Ama, çok az.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Zaman ♡
Teen FictionDüğününüze bir hafta kala aldatıldığınızı öğrenseniz, intikam almak ister miydiniz? Ben intikam almadım, hiç bir zaman da böyle bir şey düşünmedim fakat, o günün akşamı, yanlış biz zamandı. Yanlış zaman, bana, bir aile verdi. Yanlış zaman, bana do...