3.4

4K 151 10
                                    

"Nefes al Emel! Derin derin! Getiriyorlar arabayı sevgilim, sakin ol!" Ereni yakasından tuttum ve sarsmaya başladım.

"Ne sakini be adam! Senden çıkmıyor ya iki tane çocuk! Öldüreceğim seni Eren!" Eren beni belimden tuttu ve çıkışa doğru ilerlemeye başladık.

"Öldür, hakkındır güzelim. Döv, vur, kır, küfür et, hepsi hakkındır." Çıkışa geldiğimizde araba kapının önünde duruyordu.

"Enişte! Peşinizden geliyoruz hemen!" Gediz konuşmuştu. Eren beni arabaya bindirdi ve kapımı kapatıp hızlıca şoför koltuğuna geçti. Dörtlüleri yakıp hızlıca sürmeye başladı.

"Allah'a büyük konuşmayım, bir daha çocuk doğurmam Eren! Allahım!" Eren kravatını çıkarttı ve düğmelerini açtı.

"Elimi sık güzelim, on ile bir arası acıyı ölçelim." Elimi tutunca öyle bir sıktım ki, ayrıca bağırdım.

"Yüz Eren! YÜZ!" Eren derin derin nefes alıp veriyordu. Aynısı benim için geçerli değildi.

"Allah'ım, erken değil mi! Daha vardı!"

"Başlatma erkenine! Sür şunu Eren!" Acıdan kıvranamıyordum bile. Kafamdaki tek düşünce, bu çocukları şu an içimden çıkartmalarıydı. Aradan bir kaç dakika sonra acilin önünde durduk. Eren hemen indi ve benim kapımı açıp beni de indirdi. Tekerlekli bir sandalyeye oturdum ve hızlıca içeri girdik. "Eren!" Durduğumuzda Eren önüme eğildi ve gözlerime baktı. "Allah'ın takdiri, bana bir şey olursa, çocukları tek büyütme!" Öne eğildi ve alnımı öpüp derin bir nefes aldı.

"Allah'ın yazdığı kadere karışamayız. Ama böyle kötü girme doğuma Emel, bir şey olmayacak, üçünüzede." Alnımı öptü ve önümden çekildi. Doğumhaneye girerken gördüğüm son şey, Erenin bana bakan ela gözleri oldu.

•••

"Kaç saat oldu!?" Yanımdaki hemşireler de, Pelin hanım da, ben de yorulmuştuk.

"Üç saat oldu Emel. Herkes dışarıda seni, sizi bekliyor." Hem karnımı ittiriyorlar, hemde ıkınmamı istiyorlardı. Dışarıdan Erenin sesini gayet net bir şekilde duyabiliyordum.

"Ya bırakın da karımın yanına gireyim!" Hızlı hızlı nefes aldım ve tekrardan ıkındım. Ardından Pelin hanım başını kaldirip derin bir enfes aldı ve hemşireye döndü.

"Eren beyi hazırlayın. İçeriye geçirin." Hemşireler den biri hızlıca çıktı. "Emel, daha fazla ıkınman gerekiyor." Derin bir nefes aldım ve çığlık ata ata ıkındım. Bu çocukların derdi ne? Çıkmak istiyorlarsa neden hâla içimdeler?!

"Emel!" Hızlıca içeriye Eren girdi ve yanıma gelip elimi tuttu.

"Çıkmıyorlar! Alın şu çocukları içimdeeen!" Hem Erenin elini sıkıyor, hemde ıkınıyordum. Derin bir nefes daha aldım ve tekrardan ıkındım. Bağırışımın arasına bir bağırma sesi daha eklenmişti. Eren?

"Sen niye bağırıyorsun Eren!?" Eren hızlıca bana döndü ve derin bir nefes aldı. Söyleyecek bir şey bulamayınca, diğer elini elimin üzerine koydu.

"Hadi hayatım, ıkın!" Derin bir nefes aldım ve ıkındım. Bir kaç saniye sonra ise kulaklarıma o ses doldu. Ağlama sesi...

"Oğlumuz geldi." Göbek bağını kesti, ardından hastane örtüsüne sarıp hemşirenin kucağına verdi. Erene dönüp rahat bir nefes alacağım sırada, sancılarım tekrardan başlamıştı.

"Allahım! Kadınlar bu ağrıyı niye çekiyor!"

"Son defa daha güzelim, haydi!"

"Kolaysa sen doğurt be adam!" Eren eğildi ve alnımı öptü. Ardından doktorun yanına geçti.

Yanlış Zaman ♡ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin