Onaltıncı Bölüm

1.6K 244 17
                                    

Nilüfer Doğan

'Ya Özgür Kentmen senden hoşlanıyor olmasın?'

Merhaba dostlarım. Bu imkansızları imkanlı kılan cümlenin sahibi elbette ki Şebnem. Bugün tam şu saatlerde Özgür Kentmen okulumuzda. Tiyatro klübüne özel bir söyleşiye katılıyor. Şebnem her ne kadar ısrar etse de, zor bulduğum öğle aramda kendisini izlemeyi hiç düşünmüyorum, zira Özgür'ün yönetmenliğine ve tiyatro hakkındaki monologlarına yeterince maruz kalıyorum. Ama bu Şebnem'in Özgür hakkında konuşma azmini hiç engellemiyor maalesef. Ben de birden bire kendimi iki hafta önceki provadan ve evime gelen sürpriz konuklardan bahsederken buluyorum. Tabii ki olanca romantikliği ile Şebnem bunu da flörte yoruyor.

Benim de hoşlanma, hoşlanılma, flört gibi konulardan keyif aldığımı biliyorsunuz değil mi? Şimdi benim bu konulara olan ilgimi bin ile çarpın. Üzerine de Yunan mitolojisindeki Eros'un çöpçatma azmini ekleyin. Elde ettiğiniz sonuç sizi Şebnem'e ulaştıracak. Fakat ona ulaştığınızda lütfen neden yalnız olduğunu sormayın. Tek sebebi kimseleri beğenmemek olsa da bu soruyu duyduğunda canı çok sıkılıyor.

Can ve Şebnem ile bir öğle arası kampüsteki favori kahvecimizdeyiz. Yeni yeni ısınan havaları yılın ilk buzlu kahvesiyle kutluyoruz.

Son iki haftam o kadar koşturmaca ile geçti ki... Bahar döneminin başlangıcıyla ders programları alt üst oldu, danışman hocam tatile çıktı ve iş yüküm iyice arttı. Bunun haricinde çok keyifli iki konu üzerine -'ispanyol gribi ve dönemin sanatına etkileri' ve  'caravaggio enerjisi: dürtüsel davranış bozukluğu'- podcast kaydedip dergiye yeni bir yazı yetiştirmem gerekiyordu.

Bütün bunları kazasız belasız atlatmaya çalışırken bir yandan Güneş'le iyi bir avukat arayışına girdik. Henüz aileden kimsenin haberi yok; ama tahminimce Sabah'a birkaç gün içinde açıklayacak. Anlaşmalı boşanma olacağı için sürecin olabildiğince kısa ve acısız olmasını temenni ediyoruz; ama yine de ablamın bu dönemden yaralanmadan çıkması mümkün görünmüyor.

Bu arada iki haftadır prova yapılmıyor çünkü yönetmenimiz Kentmen Sahnesi'nde sergilenecek yeni bir oyun hazırlığına girmiş durumda. Açıkçası bu iki haftayı atlatabilmemin bir sebebi de provaların ertelenmesi oldu. Özgür bizi tamamen boş bırakmadı tabii. Bu süreçte ezberimizi yüzde yüze yakın tamamlamamızı istedi, ki döndüğünde -yani bu akşamki provada- okuma provalarından sahne provalarına geçebilelim. Her boş vaktimde elimde senaryoyla dolaşmamın sebebi bu, şu anda da masadaki kahvemin hemen yanında senaryo duruyor.

'Ya Özgür Kentmen senden hoşlanıyor olmasın?'mış. Sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi. Cevaben hızlıca bir 'Saçmalama Şebnem.' diyorum ama arkadaşım beni dinlemiyor bile. İyi bir dinleyici olma özelliğini terapi seansları dışında askıya alıyor belli ki.

'Niye saçmalıyor olayım?' Kıvrık kirpikli, kestane rengi gözlerinde muzip bir bakış var şimdi. 'Hiç tanımadığı bir insanın evine neden gitsin ki? Böyle gereksiz nezaketlere gireceğini sanmıyorum, senin anlattığın genel tavrına uymuyor. Hem ben de sırılsıklam aşık olmuş demiyorum ki. Bence bir şekilde beyefendinin ilgisine nail olmuşsun.'

Yardım isteyen bakışlarımı Can'a çeviriyorum. Gülümseyerek bir Şebnem'e bir bana bakıyor ve gözlüklerini işaret parmağıyla burnuna doğru itip konuşuyor.

'Özgür'ün ilgisini gerçekten çekmiş olabilirsin, bence asıl konu bunu neden bu kadar inanılmaz bulduğun. Sen gerçekçi birisin, buna gülüp geçmek yerine inatla aksini savunduğuna göre bizim bilmediğimiz bir şeyler var. '

Aşk, Gurur ve Modern Zamanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin