Otuzikinci Bölüm

1.6K 243 64
                                    

Mehaba!💓💓Geçen bölümümüzde Özgür Kentmen yoktu, biraz geçiş bölümüydü. Bu bölüm Özgür ile biraz hasret gideriyoruz. Yazdığım en uzun bölüm oldu sanırım; ama yazarken çok da keyif aldım. Umarım siz de bu yaz mevsimi esintili bölümü keyifle okursunuz💖 sizleri seviyorum!🌻

                               Nilüfer Doğan

Dinlettin boynu bükük şarkılar,
ses etmem,
susarım anıların hatrına.
Sen yoksan ölümden ne farkı var?
Gel etme,
dön artık üzülecek martılar.

Şebnem; üzerindeki uçuş uçuş koyu pembe elbisesiyle, son zamanlarda en sevdiği pop şarkısına  bağırarak eşlik ederek neşeyle dans ediyor. Biz de tabii.

Doğum günü için Kilyos sahilde, gerçekten çok tatlı bir mekandayız. Kumsala yerleştirilmiş masalarıyla biraz şehrin dışında kalan güzel bir kafe. Mayıs gecesi de olsa bu taraflarda hala hava serin olduğu için masaların arasında küçük varillerde ateşler yakılmış.

Bugün öğleden sonra bir boşluğumuzda Can ile kafa kafaya verip Şebnem'in favori şarkılarıyla playlist hazırladık. Şimdi de onlar çalarken hepimiz keyifle dans ediyoruz. Can hariç tabii. Onun dans hakkında bir takım çekinceleri olduğunun gayet net farkındayım.

böyle sevmeden anlamazlar
görünce durmuyor kan damarda

Göz ucuyla masada birkaç kişiyle oturan Can'a bakıyorum. Sohbetten soyutlanmamak için dev bir çaba gösteriyor ama gözü etrafına neşe saçan Şebnem'de. Gecenin ilerleyen saatlerini karın ağrısıyla beklediğinden eminim.

Seçil, Sabah'la bana doğru bağırarak 'Ben ne zaman birine boynu bükük şarkılar dinleteceğim!' diye sızlanıyor. 'Yeter artık!'

Sabah, saçları ve gözleriyle mükemmel uyan gümüş rengi hafif parlak çan biçimli kısa elbisesiyle etrafında dönerek 'Sıkma canını.' diyor. 'Erkekler en fazla üç gün dinler boynu bükük şarkıları. Onlarsız daha iyiyiz. Cidden bak.'

Hiçbir yorum yapmadan sırıtıyorum. Çünkü bugün erken saatlerde, Sabah'ın duysa hainlik addedebileceği bir şey yaparak Barış'la telefonda konuştum. Biliyorsunuz kendisi üç günden çok daha fazla süredir boynu bükük şarkılar dinliyor.

Aslında Barış'la Sabah'la ayrıldıktan sonra hiç iletişime geçmemiştim. Ama uzun zamandır mutsuz olduğunun da farkındayım. Bugün beni aradığında, sesi o kadar keyifsiz geliyordu ve benden iyilik isterken öyle kibardı ki. Kıramadım. Barış'ı affetmek ya da affetmemek benim bileceğim bir iş asla değil. Ama bu gece nerede olacağımızı sorunca, ona söyleyiverdim işte. Küçük bir yardım olarak. Saat 10'da Can ile Şebnem'in yalnız kalması için neticede hepimizin bir işinin çıkması gerekiyordu. Sabah'ın da bir yarım saate işi çıkacak. Ondan sonrasında ise top Barış'da.

Biz dans ederken mekanın servis çıkışında bir hareketlilik görüyorum. Üzerinde sembolik birkaç mum ve maytabın ışıldadığı pastayı masamıza doğru taşıyorlar ve biz de masaya geçiyoruz. Şebnem herkese gülümseyerek hevesle pastanın başına geçiyor.

'Hepinize çok teşekkür ederim.' diye cıvıldıyor. 'Beni çok mutlu ettiniz.' Sonra gözleri sırayla Can'ı ve beni buluyor. 'Ama bu planın Nil ile Can'ın başının altından çıktığına eminim. O yüzden onlara ayrıca çok teşekkür ederim. Çok seviyorum sizi! İyi ki varsınız.'

Can'ın kocaman gülümsediğini görüyorum. Planı tabir yerindeyse tıkır tıkır işliyor. Şebnem pastayı kestikten sonra, hepimiz hediyelerimizi vermeye başlıyoruz. Can yerinden kalkıp Şebnem'e sıkıca sarılıyor. Hediyesini sonraya sakladığından eminim.

Aşk, Gurur ve Modern Zamanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin