Birinci Bölüm

2.3K 223 32
                                    


'Eh Seçocum, istersen sana yeşil çay yapabilirim, hala diyet konusunda azimliysen?'

Seçil ve Nil akşam yemeğinde neredeyse bir tepsi fırında makarna yemişlerdi, bu da Seçil'in yaptığı yüksek protein düşük karbonhidrat diyeti için ölümcül bir günahtı. Seçil koltukta biraz daha geriye yaslanıp dar kot pantolonunun düğmesini açtı. 'Eğer fırında makarna yapacağını bilseydim en dar kotumu giymezdim. Katı ya da sıvı hiçbir şey için yerim kalmadı, bir süre nefes bile almamayı düşünüyorum.' Nil onun bu haline güldü. 'Sana eşofman getireyim bekle.' Seçil minnet dolu yavru köpek bakışlarıyla ona teşekkür etti.

Eşofmanlar giyilmiş, lensler yerini gözlüklere bırakmış ve mutfak toplanmıştı. Nil'in üniversite yıllarından kalan koyu yeşil yumuşak koltuğa gömülerek Pride and Prejudice izliyorlardı.
Ertesi gün seçmeler vardı ve yapılacak en iyi şey hafızalarını şöyle bir tazelemekti.

'Açıkçası hiç umudum yok' dedi Seçil. 'Hadi sen neyse, güzeller güzeli Sabah Doğan'ın kardeşisin. Ben tam anlamıyla dış kapının dış mandalıyım. Kendime yok yere anksiyete edindim, şimdiden midem ağrıyor.'

Nil'in gözleri televizyondaydı, bir yandan kucağında mırlayan kedisi Diego'nun kulaklarını kaşıyordu.

'Miden karbonhidratın ne demek olduğunu unutmuş, tanımlanamayan bir cisimle başa çıkmaya çalışıyor, ağrın anksiyeteden değil. Hem Sabah ikimizin de referansı. Ben de pek matah değilim baksana. Sabah Doğan ve Güneş Doğan'ın saçma sapan akademik işlerle uğraşan bilinmeyen kız kardeşi. Galiba gen dağılımımızda bir adaletsizlik var.'

Seçil gözlerini Keira Knightley'den arkadaşına çevirdi (o sırada Lizzy ve Darcy baloda ilk defa dans ediyorlardı.), Nil'in biçimli yüzüne baktı. Çok beyaz tenliydi, saçları ablasının aksine kumral gür ve dalga dalgaydı. Koyu yaprak yeşili kocaman gözleri ve yüzüne dağılmış çok sayıda minik çili vardı. Burnu zarif ve kemersizdi. Görünüşü ablası kadar parlak renkli değildi ama ailedeki güzellikten payına düşeni kesinlikle almıştı. 'Aptal olma.' dedi, 'Akademisyenlik için yanıp tutuşuyorsun, ders vermeye bayılırsın sen. Üstelik güzelsin.'

Nil arkadaşının bu iltifatının samimi olduğunu biliyordu. İri ve çok düzgün ön dişlerini tamamen gösteren bir gülücükle 'Teşekkür ederim Seçocum, ama sana bir haberim var, seçmelere gelecek herkes güzel.' dedi. 'Hem açıkçası gözlem yapmak için muazzam bir fırsat ve sanırım Sabah bu kadar ısrar etmese de bunu kaçırmazdım.'

Seçil ekrana hülyalı hülyalı bakıyordu. 'Mr. Darcy kim olacak acaba? Keşke Özgür Kentmen olsa... Acaba onu görünce heyecandan ölür müyüm?' Nil'in diğer kedisi Simba çevik bir hareketle Seçil'in kucağına zıpladı ve kız onun ensesini kaşıyarak devam etti: 'Ama yönetmenlik başlı başına bir iş. Muhtemelen Mr. Darcy bambaşka biri olur ve ben şimdiden onu oynayacak her erkeğe kafadan 10 puan veriyorum, isterse gerçek hayatta tam bir kazma olsun.'
*

Alarm her gün olduğu gibi tam 7'de çaldı. Nil'in sabahtan okulda dersi vardı, muhtemelen seçmelere kadar da okulda kalması gerekecekti. Gece sanki uykusunda biri onu dövmüş gibi her yeri ağrıyordu. Yataktan kalkarken üstünden atmak zorunda kaldığı Simba odanın kapısında durdu, ağzını sonuna kadar açtı, esnedi ve tiksintiyle yüzüne baktı.

Hava elbette gece gibi karanlıktı, her şeyden nefret ederek -yani tam formunda- odasından çıktı. Seçil gece evine dönmüştü, 'muhtemelen şu an beşinci uykusundadır.' diye düşündü kıskançlıkla. Filtre kahve makinesini fişe taktı ve kedi kumu temizlemeye gitti. Güne ne güzel bir başlangıç ama.

Yarım saat sonra giyinmiş, saçlarını bir şekilde yarım topuz yaparak ehlileştirmeye çalışmış kahvesini içiyordu. Hava hala karanlıktı. Pervazına tünediği mutfak penceresinin hemen  dışındaki sokak lambası tüm gayretiyle evin önündeki parkı aydınlatıyordu. Kediler salonla mutfağı ayıran seperatörün üstünde kendilerini yalıyordu. 'Keşke siz olsam.' dedi, 'Hizmetçim sabahın köründe bütün arzularımı gerçekleştirse ve beni gün boyu evde yatmam için yalnız bırakıp gitse.' Tam o esnada telefonunun ekranı aydınlandı, Sabah'tı.
*unutma, akşamüstü dört Akaretler Beyaz Salon. ve lütfen geç kalma.
Mesajı okuyunca midesinde bir büzülme hissetti, 'Sanırım gerçekten heyecanlı olacak.' diye düşündü. 'Ya da sabah aç karnına sade kahve içmek için yaşlıyım.'
*

'Of inanamıyorum i na na mı yo rum! Bunu bize şimdi mi söylüyorsun?' Asistan odasında oturuyorlardı, Nil bir yandan öğrencilerin birinci vize notlarını giriyor, bir yandan da bölümdeki en yakın arkadaşları Şebnem ve Can'a akşamüstü düzenlenecek seçmelerden bahsediyordu. Şebnem bunu laf arasında alelade bir şeymiş gibi söylemesine inanamamıştı.

'Özgür Kentmen!' dedi. 'Yani bu insanın başına her gün gelebilecek bir şey değil değil mi? Metrodan inerken karşılaşabileceğin biri ya da okulda turnikelerden geçerken kart basmasını rica edebileceğin biri değil?' Nil sırıtarak Can'a baktı, en azından o Şebnem'in tepkisine pek katılmıyor gibiydi.

'Yani harika bir oyuncu belli ki. Ama yine de o kadar tanınmış kişiyle bir odada seçmeler için beklemek istemezdim. Ben kimim ki, değil mi, alnımda led ışıklarla SIRADAN BİRİ yazısı yanıp sönerdi.' Nil kocaman güldü ve 'İşte aslında tam da bu yüzden çok rahat etmen gerekmez mi? Kimsenin senden bir beklentisi yok. O insanlar beni görmeyecekler bile. Sanki görünmezlik pelerinim varmış gibi. İlgili bakışlarım umurlarında olmaz, bugün sadece ünlüler ve referansla gelenler orada olacak, eminim hepsi hayatlarını ilgili bakışlardan kazanıyor. Tanınmayan bir tek Seçil ve ben olacağız muhtemelen.'
Can güldü ama Şebnem hala bu umursamazlık karşısında çok şaşkındı. 'Her şeyi bilmek istiyorum, her şeyi.' dedi. 'Bunun hakkında bir podcast serisi kaydetmelisin!'
Nil saatine baktı, 'Yavaş yavaş kalkmam gerek. Merak etme onları vahşi doğalarında gözlemleyip sana her şeyi anlatacağım.' Çantasını taktı, veda için Can'la Şebnem'e öpücük attı ve odadan çıktı.

'Eh, güç benimle olsun madem.'

Aşk, Gurur ve Modern Zamanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin