Otuzuncu Bölüm

1.7K 250 50
                                    

Merhaba! Sonunda bugün uzun arayışlarımın neticesinde ev bulabildim! 🥲🥲 Bu bölümü ev bulmamın şerefine hemen paylaşıyorım 💖 Umarım severek okursunuz, öpüyoruum 🌝🌟

                              Nilüfer Doğan

'Çocuğum siz beni yaşlandırdınız. Gerçekten bak. Tamamen babanıza çektiğiniz, her şeyi içinizde halledip bana bin yıl sonra anlattığınız için saçlarım böyle bembeyaz.'

Annemlerdeyim. Günlerden pazar. Mektubu dün aldım. Bugünkü provada muhtemelen Özgür'ü görecek olma fikrinden ötürü uyandıktan sonra eve sığamadım. Şimdi de annemin mutfak masasında taze fasülye ayıklayarak Sabah hakkında sorguya çekiliyorum. Hem sorguya çekiliyorum hem de iş kilitleniyor görüyorsunuz değil mi? Annelik böyle bir mertebe işte.

'Sabah'ın yüzünün neden kaşık kadar kaldığını öğrenmek istiyorum Nil. Beni delirtme.'

Annemin güzel gri mavi gözlerinde şimşekler çakıyor. O şimşeklerden korkuyorum dostlarım. 28 yaşındaymışım değilmişim, fark etmiyor. Ama yine de sabırla annemi geçiştirmeye çalışıyorum.

Son bir güçle 'Bilmiyorum anne Sabah'a sor. Anlatacaksa o anlatır.' diyorum. Şimdi gelecek cevaptan çok eminim, annelik kartını kullanacak.

Derin derin iç çekiyor. 'Üzün annenizi çocuğum aynı böyle. Aman yardım da istemeyin, incileriniz dökülür. Kendi kendinizi ağırlayın.'

Annemin bilindik sitemini yapıp taze fasülyeleri öfkeli öfkeli kırmasına bakarken kahkahayla gülmek istiyorum. Ama bu onu daha da delirteceği için kendimi tutuyorum.

'Yani annecim, ben şimdi ablamın derdini sana anlatamam ki. Ona ayıp olur.' diyorum.

İşe yaramayacak. Asla kazanamayacağım bir savaştayım. Ama sonuna kadar dostlarım, azimle, yılmadan, usanmadan...

'Ben anlamıyorum çünkü değil mi Nilüfer? Ben hiç genç olmadım çünkü.'

Nilüfer. Tam adımı kullanmasıyla tehlike çanları kulağımın dibinde çalmaya başlıyor.

Annem sessizliğime aldırmadan devam ediyor.
'Emre'den ayrılınca bile bu kadar üzülmedi, çünkü Emre'ye aşık değildi. Aşk acısı bu.' Suratıma öyle bir ciddiyetle bakıyor ki en sonunda dayanamayıp kahkaha atıyorum.

'Gül çocuğum, gül annene. Sende de bir şeyler var da, ona sonra geleceğiz. Ne oldu Sabah'a aldatıldı mı?' 

İçimden; yok anneciğim, aldatılan Güneş, diye geçiriyorum. Diğer kızın.

'Yok aldatılmadı. Kalbi kırıldı sadece.'

Benden bilgi alabilmenin heyecanıyla masada biraz bana doğru eğilerek bir soru daha soruyor.

'Ne yaptı çocuk, öküzlük mü yaptı?'

Yok annecim, öküzlük yapılan benim. Nil.

'Yok tam öküzlük gibi değil aslında. Sanırım bir takım yanlış anlaşılmalar-'

'Yanlış anlaşılmalar mı?' diye sözümü kesiyor canım annem. Fasülye ayıklarken kullandığı bıçağı tehlikeli bir şekilde bana doğrultuyor. 'Otuzunu geçkin eşek kadar insanlar yanlış anlaşılmaları düzeltemiyor deme bana!'

Otuzunu geçkin eşek kadar insanlar hiçbir şeyi düzeltemiyor, demek istesem de 'Bazı hataların telafisi zor tabii.' demekle yetiniyorum.

Annem bir süre daha fasülyeleri düşmanıymış gibi ayıklamaya devam ediyor. Sonra da 'Siz insanlar ilişkilerde hiç hata yapmaz mı sanıyorsunuz Nil?' diyor. 'Şu baban, ki eminim şu an bizi yan odadan dinliyor, beni az mı üzdü? Gerçekten birini sevmek biraz da hatasını telafi etmesine izin vermektir. Her hata kötü niyetten yapılmaz.'

Aşk, Gurur ve Modern Zamanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin