31

401 70 136
                                    

İçeriden adamların konuşmasını duyabiliyor fakat ne hakkında konuştuklarını bir türlü anlayamıyordum. Her biri birer uğultu halinde kulağıma gelirken bakışlarım etrafı taradı. Birkaç dakika arayla üstüme su sıkmaya devam eden adamın ardında Felix huzursuz bir şekilde etrafa bakınıyor, birkaç kez etrafı turlayıp telefonuyla uğraşıyordu. 

Bakışlarım üstüme kaydığında havanın soğukluğuyla beraber ıslanan kıyafetlerim sanki donmaya başlamış gibi görünüyordu. Bacaklarımı oynatmak için uğraşsam da onlar hissedemiyordum bile. Belki de ölüyorum?

Zorlukla başımı kaldırıp dışarıyı izlediğimde tüm bedenimde ki batma hissi artık uyuşukluğa  yerini bırakmıştı. Gözlerimi kapatıp son olayları düşünmeye çalıştım. Caleb benim hayatımı mahvetmiş gibi görünüyordu. Ya da bunu ben yaptım? Sonuçta buraya ondan gizli gelmiştim. Evet, her işi batıran bendim ve şimdi eğer Caleb buraya gelir ve belleği onlara verirse tüm bu olaylar bir hiç uğruna yaşanmış olacaktı. Belleği verse bile ölebilirdim belki?

Yine hissettiğim soğuk ıslaklıkla beraber gözlerimi sıkıca kapatıp bitmesini beklediğimde artık kaçmak için çabalayamıyordum bile. Bu normal miydi?

Suyun kesilmesiyle beraber Felix'in sesini duyduğumda başımı çevirip ona baktım. Yangın hortumunu adamın elinden çekip yere fırlatıp, bir yeri işaret ettiğinde adam ona bir şeyler söylemiş, ardından bana bakış atıp balkonu terk etmişti. Felix hızla bana yaklaşıp önümde diz çöküp elini yanağıma koyup başımı kaldırdığında ancak başımı sarstığında bir şey dediğini anlayabilmiştim. Ya ölüp ölmediğimi soruyordu, ya da yaşamam gerektiğini söylüyordu.

Bileğimdeki ipleri çözmeye başladığında ona zar zor bakıp ''Beni kaçırıyor musun?'' diye sorsam da Felix bir an için suratıma bakmış, ardından kalan plastik ipi de çözmüştü. Beni çözer çözmez bedenim ona yaslandığında artık hiç gücümün kalmadığını hissetmiştim. Onun bedeninde hissettiğim sıcaklık bile canımı yakıyordu. 

Elini sırtıma koyup beni kendisine çekerek kucakladığında tüm bedenimdeki ağrı ve uyuşuklukla ''Canım yanıyor.'' desem de Felix hiç bir şey demeden beni içeri taşımaya devam etmişti. Ofise geri döndüğümüzde odanın sıcaklığı tüm bedenimi gıdıklamıştı. Felix'e biraz daha sokulmak istesem de gözlerimi kapatıp uyuklamaya çalıştığımda Felix'in bağırmasıyla irkilmiştim. Beni koltuğa bırakıp üstümdeki kıyafetleri aceleyle çıkartıp bir köşeye fırlatmaya başladığında sonunda dediğini duyabiliyordum. Sanki ''Çok soğuksun.'' demişti. Pek emin değildim. Bir yere gidip elinde iri bir üniformayla yanıma geldikten sonra başımdan geçirip zorla üstümü giydirirken benimle konuşuyor, gözlerimi açık tutmam için arada parmakları göz kapaklarıma dokunuyordu.

Ellerimi kendi ellerinin arasına alıp ısıtmak ister gibi hareket yaptığında üşümemi bir türlü engelleyemiyordu Sonunda üstündeki ceket ve montu çıkartıp üstüme giydirmeye başladığında kendi ceketinin sıcaklığını hissedebiliyordum. Kıyafetleri bana sıkıca giydirip, kollarıyla beni sardığında çenesini başımın üstüne koyup ''Sakın uyuma.'' dediğini duymuştum fakat göz kapaklarım tamamen benden bağımsız bir  şekilde kapanıyordu. Sanki saatler gibi gelen soğuk rüzgardan sıcak bir odaya girmenin verdiği rahatlıkla bedenim tamamen uyuşmuş e uyku bastırmıştı. 

Gözlerimi kapattığımda muhtemelen Felix'in eli yanağıma konmuş, beni sarsarak gözlerimi açmak için zorladığında gözlerimi aralayarak ona baktım. Bir şeyler deyip beni kucakladığında zorlukla ''Belleği vermesin.'' dediğimde Felix'in yüz ifadesi beni anlamamış gibiydi. Ofisden dışarı çıkıp koridor boyunca ilerlediğimizde kollarım ve bacaklarım her adımında boşlukta sallanıyordu. 

Bir odaya girdiğimizde Caleb'ın sesini duyar gibi olsam da sesler bir anlığına kesilmiş, kısık konuşmalara dönmüştü. Başımı çevirip neler olduğunu görmeye çalıştığımda Caleb'ın odanın köşesinde, iki adamın önünde beklerken görmüştüm. Cebinden belleği çıkartıp masaya attıktan sonra beni işaret edip bir şeyler söylediğinde John mırıltıya benzeyen ses tonuyla konuşmuştu. 

Bilinmeyen KullanıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin