26. Bölüm

2.5K 188 192
                                    

Hoş geldiniz!

Bölüm şarkıları:

Yüksek Sadakat - Döneceksin Diye Söz Ver
Bozukçalar - Ellerini Ruhumdan Çek

Lütfen oy vermeyi unutmayalım. Sizi çok seviyorum!

💫

Ona baktım. Takım elbiseyle muntazam duran vücudunun o kadar da ilgimi çekmediğini fark ettim. Bu, beni yıkan ilk darbe oldu.

Yüzüne baktım. Karşımda duran dudakları artık arzulamıyordum. Bu, beni yıkan ikinci darbe oldu.

Azad, kazanamadığı sevgi hissinin yanında kazanabildiği tek his olan arzuyu kendi eliyle yerle bir etmişti. Azad Gümüşay, kalbimde taht kurmaya oynarken tahtla beraber kendini yakıp kenarda izlemişti. Artık, yoktu. Yanıp kül olmuş eski bir hatıraydı ve küller canlanmazdı.

O külün canlanmasına ve omuzlarımdan tutup beni sarsmasına o kadar ihtiyacım vardı ki çaresiz bakışlarımı görmemesi için üzerinden çektim ve yere diktim. Toparlanmam gerekiyordu. Sevginin ne olduğunu öğrenmek için çıktığım bu yolda o duyguyu tadamadan paramparça olmamalıydım.

Paramparça olmak üzereydim.

Nefesimi tuttum ve dudaklarının arasından dökülmesi gereken o sözcükleri bekledim. Dökülmediler.

Kokusunun sindiği ceketi ellerimle kavrayarak iyice bedenime sardım. Bu defter burada kapanacaksa bile onun kokusunu son kez koklamaya hakkım vardı.

Azad'ın da bu defteri kapatmaya hakkı vardı...

Hiç açılmayan o defteri kapatıp, çekip gidebilirdi.

"Konuşmam gerekiyor." dediğinde yere dikili olan gözlerimi ona çevirdim. Benimle dalga mı geçiyordu? Aklımı kaybedeyim diye mi uğraşıyordu?

Cevap vermedim. En azından konuşması gerektiğini bilecek kadar aklını kullanabiliyordu. Devamını da düşünebilirdi.

"Sana gitme demeyeceğim, üşüyorsun ceketimi al." dedi gülümseyerek. Dudakları sahiden yukarı kıvrılmak istemiş miydi yoksa o mu dudaklarını zorlamıştı çözemiyordum. Parmaklarımı omuzlarımda duran cekete dokundurdum.

Sana gitme demeyecekmiş Rüya...

"Sana gitme demeyeceğim ama gitme Lavinia." dedim belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Klasik bir şiir seçimi. Aradan geçen günlerde daha fazla enerji sarf edip hazırlanırsın diye düşünmüştüm."

Düşünmemiştin?

Doğruydu. Düşünmemiştim.

Birden vücudunu bana doğru çevirdi ve ellerimi avucunun arasına aldı. "Hangi şiir, hangi cümle, hangi hareket kendimi affettirmemi sağlar? Söyle bana."

Ellerimi yavaşça ellerinden kurtardıktan sonra yüzüme umutsuz bir ifade yerleştirdim. "Boş ver." dedim ve ceketini omuzlarımdan sıyırıp kucağına koydum. "Ne sen bana gitme de ne de ben senin ceketini alayım. Biz..." dedim ve sustum. Biz olamayız Azad demeliydim belki. Diyecek gücü dilimde bulamadım.

Peşimden hızla ayağa kalktı ve bileğime doğru uzanan eli havada asılı kaldı. Bileğimi tutmak için yaptığı hamleden son anda vazgeçmişti. Ellerini geriye çekti ve "Tamam." dedi heyecanlı bir sesle. "Tamam, haklısın. Yemin ederim ki haklısın. Sadece konuşmak istiyorum. İzin ver konuşalım."

Ağrımaya başlayan başım ile gözlerimi kapattım. Bir karar vermem gerekiyordu.

Azad'ı sevebileceğime kendimi inandırmıştım. Hatta bu dünya üzerinde bunca insan yokmuş gibi sadece Azad'ı sevebileceğime kendimi inandırmıştım. Konuşmamız gerekiyordu. Eğer arkamı dönüp gidersem kalbime verdiğim sözlerin her birini tek tek çiğnemiş olurdum.

HİSSİZ AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin