Keyifli okumalar dilerim.
Lütfen oy vermeyi unutmayalım. ❤️
💫
Sinem ile yaşadığımız abes durumdan sonra sessizce odalarımıza ayrılmıştık. Annem ve babam geldiğinde, hiç sesini çıkartmadan sofrayı kuran Sinem şimdi masada tam karşımda hareket etmeden oturuyordu. Çocukluğumdan beri bu yemek masasında oturma düzenimiz hiç değişmemişti. Sinem ve ben karşılıklı otururken annem ve babam da masanın iki ucundaydı. Sinem'in hal ve hareketlerinden birazdan yemeğin burnumdan geleceğini fark ettim, her seferinde olduğu gibi...
Annemle babamın endişeli gözleri birbirini bulduğunda benim de bakışlarım ikisi üzerinde geziniyordu. Bakışmaların yanına mimiklerin eklenmesi de çok gecikmedi.
Karşımda sergilenen pandomimi izlememek adına bakışlarımı önümdeki köfte ve pirinç pilavı dolu tabağa çevirdim. Her seferinde aynı şey oluyordu. Muhtemelen birazdan babam Sinem'e abartılı sevgi sözcükleriyle neyi olduğunu soracaktı ve Sinem de yemeğin başından beri kesiştiği su bardağını duvara fırlatıp kıracaktı. Sonrasında kulaklarıma dolacak çığlıkları ve Sinem'in ağlama krizlerini öngörebiliyordum. Kendi aramızda konuşabileceğimiz kadar basit olan konuları bile aile meclisine taşımaktan hiç çekinmiyordu.
Babamın boğazını temizlemesiyle o anın geldiğini anladım. Çatalımdaki köfteyi ağzıma attıktan sonra ellerimi göğsümde kavuşturarak sırtımı sandalyeye yasladım.
"Hayatımın anlamı." diye seslendi babam Sinem'e. "Benim küçük bebeğim." diye ekledi. "Neyin var? Kim sıktı benim güller kadar güzel kızımı?"
Abartılı sevgi sözcükleri, kalbimde de dilimde de hep eğreti durmuştu. Babamın dilinde gayet sıradan olmasının sebebi alışkanlığım mıydı yoksa bana yakışmıyor muydu bilmiyordum. Bunları düşünmemem konusunda kendimi telkin ettikten sonra Sinem'e bakmak yerine babama bakmaya başladım.
"Yok bir şey." dedi. Dişlerini sıkarak kurduğu cümle kalbimin ortasını delerken bakışlarımı babamdan alıp tabağıma çevirdim.
"Olmuş bir şey." dedi annem. "Benim gülme sebebimin yüzünü asmış birileri."
Masanın üzerinde duran çatalı masanın tam ortasına saplama isteği doğuruyordu bu cümleler. Tek bir cümlede bile eksik bıraksalar sanki birileri boğazlarına yapışacaktı.
"Yok bir şey anneciğim." dedi Sinem. Bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Dilinden dökülen kelimeler bir şeyin olmadığını kanıtlamaya çalışıyor olsa da üzerimde hissettiğim bakışları tüm ev halkına durumun sorumlusunun ben olduğumu tüm çıplaklığıyla anlatıyordu.
"İlk göz ağrım." dedi babam. Boğuluyordum. Görünmez bir el bu kelimeleri duydukça boğazıma yapışıp nefesimi kesmeye uğraşıyordu.
"Hı?" diyebildim. Daha fazlasını söylemeye halim kalmamıştı. Boğazımdan beni tutan el bırak cümle kurdurmayı, nefes bile aldırmıyordu.
"Ne oldu anlatın hadi güzel kızlarım." dedi annem. Anlatılacak bir şey yoktu. Azad, zaten zar zor kurduğum düzeni tek cümlesiyle yıkıp arkasını dönüp çekip gitmişti.
"Yok bir şey dedim işte!" Sinem, boğazı yırtılırcasına bağırdı. Yerinden fırladı ve masada duran, yemeğin başından beri kesiştiği bardağı eline alarak arkamda duran duvara tüm gücüyle fırlattı.
Annem ve babam dehşetle yerinden fırlarken ben başımı öne bile çekmemiştim. Kırılan cam parçalarından biri, herhangi biri vücudumda bir kesiğe yol açsa yine aynı şekilde oturmaya devam ederdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/251408255-288-k245078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ AŞIK
JugendliteraturOlumsuz duygular benimle olmasaydı eğer, hissedemediğimi düşünürdüm ama hayır, o duygular içimde her zaman vardı. Dışarıdan izlediğim olumlu duygular bana çok uzak gelirken, tüm çabam öteki insanlar gibi hissetmekti. Sevgi. Özgürce sevebilmek istiyo...