Hoş geldiniz ❤️
Bölüm biraz kısa gelebilir. Benim için yorucu ve yoğun bir haftaydı. Bölümü devam ettirsem ya sahneler yarım kalacaktı ya da yetişmeyecekti. Bu yüzden bu haftalık af diliyorum sizden.
Bölümler arasındaki oy farkı fazlalaşmaya başlıyor. Eğer çevrimdışı okuduysanız hikayeyi dönüp oylamadığınız bölümleri oylar mısınız lütfen?
Sizi seviyorum.
Keyifli okumalar dilerim ❤️
💫
"Baba..." dedim kan bulaşan parmaklarımı ona çevirdiğimde.
"Bana bir daha baba demeyeceksin! Senin baban ben değilim!"
💫
Daha önce hiç korkunç olan ama salt gerçeklikten ibaret olaylarla yüzleşmemiştim. Şansıma yüzleşeceğim iki olay da art arda yaşanmıştı ve beni çaresizliğin tam orta yerine bırakıp yanımdan kaçarcasına uzaklaşmıştı.
Yere çökmüş, dizlerimin üzerinde kanayan dudağıma elimi bastırarak babama bakıyordum. Ona baba dediğimde sinirden deliye dönen adama gülümseyerek baktım. Gözlerimdeki minnet duygusunu yakalaması lazımdı. Gerçek bir insan olduğu için duygularından kendisini tamamen kopartmadığı için ona minnettardım.
Başımı çarpışımın etkisiyle sızlamaya başlayan yere diğer elimi koydum. Bir elim dudağımda bir elim başımda çaresizce babam sandığım kişiye bakıyordum. Onun nefreti, annemin ağlaması, Sinem'in şaşkınlığı bir kenarda dururken ben dişlerimi göstererek gülümsüyordum.
Artık eşittik. İkimiz de birbirimizi sevmiyorduk. Hayatımı bir yalan üzerine kurduğum noktaya içerlemem gerekirken ben sadece gülümsemekle yetiniyordum. Sorular sıralamam gerekiyordu. Babamın kim olduğunu sorup bir cevap almam gerekiyordu.
Ama ben o soruların cevabını merak etmiyordum.
Merak ettiğim tek bir şey vardı. Gerçek babam birilerini sevebiliyor muydu?
Babam üzerime doğru bir adım attığında annem çığlık atarak koluna yapıştı ve var gücüyle babamı geriye doğru savurdu. Ardı ardına sıraladığı küfürleri öylesine içten söylüyordu ki dudaklarının arasından saçılan tükürükleri görebiliyordum.
Sinem yanıma geldi. Elini uzattı. Gözümün ucuyla ona baktığımda gözlerinden akmaya başlayan yaşları gördüm. Elini uzanıp tutacağım esnada annemin çığlığıyla üzerime doğru gelen tehlikeyi fark ettim.
Fark etmem bir değişiklik yaratmayacaktı. Dizlerinin üstünde çaresiz ve savunmasız bekleyen bir kız çocuğuydum. Sinem'in ikinci yaş gününü kutladığımız zaman da dizlerimin üzerine çöküp babama hem kırgın hem de gülümseyerek bakmıştım. En güzel doğum günlerinin benim olacağını sanıyordum. Sinem yerimi almıştı ve her sene giderek güzelleşen yaş günleri sunulmuştu önüne. Ben, her sene aynı bakışla babama bakmıştım. Dizimin üzerinde olmadan ama aynı kıskançlığı yaşayarak.
Sinem, üzerime doğru gelen babamı gördüğünde hızlı bir hareketle önüme geçti ve kollarını iki yana açtı. "Ben senin çocuğun muyum?" diye sordu.
Başımı yere eğdim, gözlerimi yumdum ve beklemeye başladım. Aynı kaderi paylaşmamalıydık. Sinem'in toparlanamayacağını biliyordum.
Sen toparlanabilecek misin Rüya?
Sinem onları seviyordu. Benim sevmeyişim ilk kez bir işime yaramıştı. Toparlanmanın yolu bulunurdu. Bulamasam bile bir şekilde üstesinden gelmeye çalışırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ AŞIK
Teen FictionOlumsuz duygular benimle olmasaydı eğer, hissedemediğimi düşünürdüm ama hayır, o duygular içimde her zaman vardı. Dışarıdan izlediğim olumlu duygular bana çok uzak gelirken, tüm çabam öteki insanlar gibi hissetmekti. Sevgi. Özgürce sevebilmek istiyo...