Hoş geldiniz!
Keyifli okumalar dilerim.
Oy vermeyi unutmayalım. ❤️
💫
"Anlat bakalım." dedi Utku evin kapısını kapatır kapatmaz.
Yürüdüğümüz yol boyunca ikimiz de çıtımızı çıkartmamıştık. Arada bir boş gözlerle yüzüme bakmış hemen ardından da önüne dönmüştü.
Üzerimdeki montu çıkarttığımda vakit kaybetmeden elimden aldı ve vestiyere astıktan sonra mutfağa geçti. "Aç mısın?" dedi, sorusunu tamamlar tamamlamaz başını çevirip aciz halime baktı. "Açsın." dedi.
Açtım. İtiraz edecek dermanım yoktu. Utku yabancı değildi zaten. Kendimi salondaki koltuğun üzerine bıraktım ve gözümü kapatıp derin bir nefes aldım. Yutkunmaya çalıştıkça boğazım acıyordu. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Belki de delirmem, aklımı yitirmem gerekiyordu.
İyi olmadığımı saklamayıp yaşadığım saçmalıkla yüzleşmem ve belki de kaybetmem gerekiyordu. Tüm bunların yanı sıra benim tek istediğim uyumaktı. Uyursam geçebilirdi.
Geçmez Rüya.
Alışmak ne kadar zaman alırdı? Azad, benim ondan sakladıklarıma ne kadar sürede alışabilirdi? Eğer bu sorunun cevabını bilseydim ben de kendime bir zaman belirleyebilirdim. Dibe çöküp tekrar ayağa kalkışımın tarihini takvimimde simsiyah bir kalemle işaretleyebilirdim.
Kalkamama ihtimalim de vardı. Yapayalnız, sefil bir hayat sürebilirdim. Başıma geleceklerin beni götüreceği son bu olmalıydı. Babam sandığım kişi tarafından evden kovuluşum ne kadar hayırlı olaylara vesile olabilirdi ki?
Soruların cevaplarını bulamayacağımı biliyordum. Hayat devam ediyordu ve benim hayata en çok kızdığım nokta burasıydı. Ne yaşarsam yaşayayım güneş doğmuştu. Güneşin umurunda değildim. Dönen dünya benim varlığımı zerre önemsemiyordu.
Senin varlığını annen ve teyzen umursamamış ki Rüya.
Gözlerimi açtım ve hışımla ayağa kalktım. Odadaki oksijen miktarı yetmiyordu. Annem beni umursamamıştı. Annem, beni bile isteye bırakmıştı. Beni hiç sevmeyecek bir aileye emanet edip bu dünyadan ayrılmıştı.
Son nefesinde beni düşünmüş müydü?
Balkona çıkıp camı açtım. Soğuk hava yüzüme vurdukça biraz olsun yaşadığımı fark ediyordum. Yaşamak kelimesinin karşılığı benim için bu değildi. Düne kadar öyle ya da böyle bir hayat sürüyordum fakat bu sabah güneş benim için doğmamıştı.
Bundan sonra doğması pek mümkün değildi.
Utku'nun elini omzumun üzerinde hissettim. Bakışlarımı varlığını zor gösteren güneşten, ellerimi pencerenin kolundan çekemedim. "Gel," dedi Utku ve yavaşça kolumdan tutarak arkamı dönmemi sağladı.
Elimin pencerenin kolundan ayrılmasıyla uzanarak camı kapattı. Bakışlarındaki mahzun ifadeyi gördüğümde zoraki bir tebessüm yerleştirdim dudaklarıma. Henüz hiçbir şey duymamıştı ama benim gözlerimdeki üzüntüyü görmesi üzülmesine yetmişti.
Utku, yaptığım en iyi arkadaş seçimlerinden biriydi. Konuşmama gerek yoktu. Her olayı açıkça ona anlatmak zorunda değildim. Gözlerime bakarak olanları anlamaya çalışırdı. Anlamadığı konuları da sorgulamazdı ama yine de yanımda dururdu.
Gerçek arkadaşlığın ne olduğunu bana ne Ebru ne de Özge öğretmemişti. Karşımda duran, beni tamir etmeye çalışan çocuk öğretmişti.
Bacaklarımda yürüyecek gücü bulamıyordum. Yorgunluğumun üzerine eklenen duygusal sarsıntı adım atmama izin vermiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ AŞIK
Teen FictionOlumsuz duygular benimle olmasaydı eğer, hissedemediğimi düşünürdüm ama hayır, o duygular içimde her zaman vardı. Dışarıdan izlediğim olumlu duygular bana çok uzak gelirken, tüm çabam öteki insanlar gibi hissetmekti. Sevgi. Özgürce sevebilmek istiyo...