Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Keyifli okumalar.
💫
Uyumam gerekiyordu. Hilal'in cıvıl cıvıl renklerle dolu salonunu süzmek yerine uyumam gerektiğini biliyordum.
Koltuğa temiz nevresimleri serdikten sonra ışığı istediğim zaman kapatabileceğimi belirtip uyumak için odasına gitmişti. Uyuyabilmiş olduğunu umuyordum. Uyumalıydı. Uyumalıydı ki en azından bana söylediği şeyi düşünmemeliydi. Bizzat olayı yaşayan o iken benim gözüme uyku girmiyordu.
Düşünmemek adına salonu incelemeye devam ettim. Küçük bir öğrenci evi vardı. Üstünde uzandığım L koltuğun rengi kremdi. Kendi evimde asla tercih edeceğim bir koltuk rengi değildi. Salonun ortasında duran küçük orta sehpanın da rengi kremdi. Üzerine koyduğu bordo rengi düz vazoların içerisinde biri turuncu biri beyaz kalanşo çiçeği vardı. Muhtemelen bu çiçekleri tercih etmesinin sebebi bakımının kolaylığıydı. Yoksa Hilal sürekli çiçekle ilgilenebilecek bir insan değildi.
Salonun köşesinde duran küçük yemek masasının üzeri ders kitaplarımızla doluydu. Masanın üstüne savrulmuş ders notları, yanlarında duran fosforlu kalemler gülümsememe sebep oldu. Okulun ilk ayı bitmeden ders çalışmaya başlamış olması azmini gösteriyordu. Neden not ortalamasının bu kadar yüksek olduğunu da bu manzaradan çözmek zor değildi. 3.87 olan ortalamasının sebebini bu masa tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.
Balkon kapısının önünü kapatan uzun tül perdeler, plazma televizyonu ve televizyon ünitesinin içini kaplayan rengarenk kahve fincanları renkli kişiliğinin en büyük kanıtıydı. Gördüğü her renkli fincan ve kupayı almadan yoluna devam etmezdi.
Üzerime örtmem için bıraktığı battaniye de bebek mavisi rengindeydi. Hayatının bu kadar renkli gözükmesi, belki de yıllardır ona karşı yanılmama neden olmuştu. Altından böyle bir olayın çıkacağını hiç beklemiyordum. Aynı olayı beni yaşamış olsaydım şu an bir akıl hastanesinde yaşamımı sürdürüyor olurdum.
Düşüncelerim beni sürekli anlattığı olayın detaylarına sokup orada boğuyordu. Önce yüksek bir bina girdi zihnimin içerisine. On üç ya da on dört katlı bir bina demişti.
Zihnimde hareket eden görüntüdeki binanın katlarını saymaya başladım.
Bir, iki, üç, dört, beş. Etrafa baktım saymayı bırakıp. Binanın yanı insanla doluydu. Devam ettim Altı, yedi, sekiz, dokuz, on. Yanına bile yaklaşmadığım binanın yüksekliğinden korkmuştum. Hiç çatısında bulunmadığım o bina beni korkudan öldürmek üzereydi. On bir, on iki, on üç, on dört.
Çatıdaydım. Çatının köşesinden Hilal'i, Hilal'in sevgilisini ve en yakın arkadaşını seyrediyordum. Tüm görüntüler Hilal'in anlattığı detaylardan oluşuyordu.
Hilal'in üzerinde koyu mavi bir kot pantolon ve askılı bluz vardı. Tedirgindi. Diğerleri gibi tedirgindi. Anlatırken o günü tekrar tekrar yaşamıştı.
Sevgilisi, Hilal'in yanağına bir öpücük kondurmuş ve saçlarını okşamaya başlamıştı. En yakın arkadaşıysa çatının kenarına oturmuş onları izliyordu.
Dakikalarca konuştular. Konuşmuşlar. Neden ölmek istediklerini birbirlerine açıklamışlar. Bu kısmı zihnimde canlandıramasam da Hilal'in anlattıkları doğrultusunda sadece dudaklarını oynattıklarını düşünebilmiştim.
Tüm konuşma bittikten sonra üçü de birbirine sarılarak çatının kenarına çıktılar. Ayakta, kollarını iki yana açmış duruyorlardı.
Sonra bir ses. Hilal'in çığlığı. Bu çığlık, zihnimin içinden değil de Hilal'in odasından geliyordu. Yerimden fırlayıp odasına koştuğumda Hilal'in yatağın üzerinde saçını yolduğunu gördüm. Çığlıkları kesilmeden boğazını yırtarcasına dudaklarından dökülüyordu ve olduğu yerde zıplıyordu. Donakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ AŞIK
Roman pour AdolescentsOlumsuz duygular benimle olmasaydı eğer, hissedemediğimi düşünürdüm ama hayır, o duygular içimde her zaman vardı. Dışarıdan izlediğim olumlu duygular bana çok uzak gelirken, tüm çabam öteki insanlar gibi hissetmekti. Sevgi. Özgürce sevebilmek istiyo...