Hoş geldiniz!
Azad'ın dünyasına girmeye hazır mıyız? -Ben çok da değilmişim... -
Keyifli okumalar dilerim ❤️
Oy vermeyi unutmayalım lütfen 😋
Bölümü tekrar okumaya fırsatım olmadı. Umarım yazım yanlışı yoktur.. Çokça amin 🥺
💫
Dağılmışlığın ve acının sembolü olabilmek adına merdivende bekleyen kalabalığı yarıp koşarak aşağı inen Azad'ın tek hissettiği hayal kırıklığıydı. Apartmanın önüne çıkıp gecenin ayazıyla yüzleştiğinde yumruklarını sıktı. Dönüp baktığı bina onu sadece üzüyordu.
Peşinden gelen Ercüment'in dudağından ince ince süzülen kırmızı sıvıyı gördüğünde sinirle gözlerini yumdu. Çocukluk arkadaşına, kardeşine, en değer verdiği insanlardan biri olan Ercüment'e bunu başkası yapsa intikamını alabilmek isterdi. İsteyemiyordu. Kendisi yapmıştı.
Başını hüzünle iki yana salladığında Ercüment onun ne demek istediğini anlamıştı. Pişmandı. Ercüment için bu sorun değildi. Azad'ın neler hissettiğini tam olarak kavrayamasa da içinde kopan fırtınaları dışarıya bir şekilde yansıtmasının ona iyi geleceğini düşünüyordu.
Karşılığında yumruk yemiş olsa bile...
Azad, Ercüment'in yüzüne bakmaya utandığından sırtını döndü ve ağır ağır yürümeye başladı.
Rüya'nın dudaklarına ilk kez yaklaştığı, mahallenin çıkışındaki yere doğru yürürken gözlerinden akmaya başlayan yaşlara içinden en kaliteli küfürlerini etti. Kaç yaşına geldin, bunun için mi ağlayacaksın? diyerek kendisini teselli etmeye çalıştıkça yaşlar daha da hızlı akıyordu.
Buluştukları yere geldiğinde oturdu. Tek elini betonun soğuğuna koydu. Diğer elini ıslak toprağın üzerinde gezdirdi. Ercüment, Azad'ı sinirlendirmek istemediği için geride durmuştu. Arkadaşının ne yapacağını merak ediyordu.
Azad topuklarını da betonun üzerine koydu ve yüzünü dizine yasladı. Okuduğu mesajın yalan olmasını o kadar çok istemişti ki Taner'i aramadan önce bu mesajı aklından silmeyi denemişti. Kalbine çöken ağırlık, su içmesine bile engel olduğunda yüreğindeki korkuyla Taner'i aramıştı. "Evet abi, fakültede böyle bir söylenti yayıldı. Rüya sana anlatacağını söylemişti."
Taner'in cümlesi evet kelimesinde bitmişti onun için. Doğruydu. Mesajı atan kişinin kim olduğu onun için hiç önemli değildi. Olay doğruydu. Rüya sevmiyordu.
Rüya, Azad'ı sevmiyordu.
Başının arkasına elleriyle baskı uyguluyordu. Yüzünü dizine ne kadar bastırabilirse her şeyi o kadar çabuk unutabileceğini düşünüyordu.
Unutursa, acı çekmezdi.
Dudaklarının arasından kaçan hıçkırıkla birlikte vücudunu kasmaktan vazgeçti. Dişlerini sıkmayı bıraktı. Ben onu çok seviyordum lan diye mırıldandı. Ben onu çok seviyordum.
Başını yavaşça dizine vurmaya başladı. Sevilmek istemişti. Sadece sevgisinin karşılığını almak istemişti. Başka hiçbir beklentisi olmamıştı. O kapıyı içinden dışarıya büyük bir coşkuyla taşan öfke ile çaldığında Rüya'nın kapıyı açıp "Ne saçmalıyorsun sen? Buna mı inandın? Defol git!" demesini tüm içtenliğiyle istemişti. Rüya kızardı. Yalan olduğunu söyler Azad'ın ağzının payını verirdi. Vermemişti.
Azad, sırtında bir el hissettiğinde kızarmış gözleriyle Ercüment'e baktı.
"Bak," dedi alayla gülerek. "Senin dudağınla benim gözlerim aynı renk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ AŞIK
Novela JuvenilOlumsuz duygular benimle olmasaydı eğer, hissedemediğimi düşünürdüm ama hayır, o duygular içimde her zaman vardı. Dışarıdan izlediğim olumlu duygular bana çok uzak gelirken, tüm çabam öteki insanlar gibi hissetmekti. Sevgi. Özgürce sevebilmek istiyo...