33. Bölüm

2.3K 221 124
                                    

"Hayır." kelimesini duymaktan içimin bunaldığı dakikalarda derin nefes alıp sakinleşmeye çalışıyordum. Sabrımın son noktasına geldiğimde Deniz bir kez daha "Hayır." dedi.

Başlarda inadından ettiği itirazlar gerçeğe dönerek gözlerinde minik damlalar olarak yerini almıştı.

"Anneciğim," dedim ve tekrar derin bir nefes aldım. Dizimin üzerine doğru eğildim ve Deniz ile boyumuzu eşitledim. "Elbise istedin ama şimdi istemediğini söylüyorsun. Ne yapacağım ben seninle?"

Yüzünü yere eğdi ve omuzlarını yukarı kaldırıp indirdi. "Tamam." dedim, ayağa kalkıp eline uzandım. "Gel, gidelim."

İtiraz etmeden elimi tuttu ve ufak adımlarıyla yürümeye başladı. İlgisini çeken bir şeyler gördüğünde elimi bırakıp koşmak istese de sımsıkı kavradığım elini benden kurtaramıyordu.

"Yani alt tarafı doğum günün için bir elbise alacaktık ya." diye mırıldandım.

4 yaşında bir çocuğa elbise beğendirmek bu kadar zor olamazdı. Zordu işte. Utku ile gelselerdi ilk denediği fırfırlı elbiseyi alıp çıkardı muhtemelen.

Alışverişe geldiğimiz andan itibaren "Utku!" diye bağırıyordu. Yarım saatte bir kurulu alarm gibi ötmesi ilk başta beni güldürse de üçüncü saatin sonunda sinirlerimi mahvetmişti.

"Anne, anne, anne!" diyerek art arda seslenmesiyle bakışlarımı küçücük elini yönelttiği yere çevirdim. "O." demekle yetindi. Gösterdiği yer, parti malzemeleri satan bir mağazaydı. Şapkalar, balonlar, süslü taçlar, kutu oyunları...

Deniz'in beni yönlendirmesine izin verdim ve mağazaya doğru yürümeye başladım. İçeri girer girmez tüylü çıkıntıları ve renkli taşları olan, prensesler görse prenses tacı böyle mi adlandırılıyor diyerek başlarından taçlarını atmasına sebep olabilecek taca doğru zıplamaya başladı.

Çok çirkindi!

Elime aldığım tacı Deniz'in başına yerleştirdim ve aynada kendisine bakabilmesi için kucağıma alıp havaya kaldırdım.

Dudaklarını yuvarlak bir şekle soktu ve "Ooo." dedi. Dudaklarının şekli düzeldiğinde bu sefer de ağzından "Aaaa." sesi çıktı.

"Beğendin mi?" diye sorduğumda başını hızla salladı. Sol kolum boşta olmasaydı taç yere son süratle düşecekti ve muhtemelen zarar görecekti.

Zarar görseydi belki Deniz artık istemezdi?

Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra kucağımdan indirdim ve taç ile uyumsuz duran görüntüsünü inceledim, gülümseyerek.

"Çok güzelsin." dedim.

Dudaklarını yukarı doğru kıvırdı ve gözlerini hızla kırpıp açtı. "Çok güzelsin." diyerek tekrarladı beni.

"Eh, kimin annesiyim?" dedim ve göz kırptım.

Tacı başından alıp kasaya ilerlemeye başladığımda Deniz "Başka çocuğun da mı var?" diye sordu. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda "Kimin annesisin?" dedi.

Neşeli kahkaham tenha mağazadaki bir iki kişinin gözlerinin bize çevrilmesini sağladı.

Ödemeyi yapıp mağazadan çıktığımızda Deniz'i kucağıma alarak otoparka indim. Arabanın arka koltuğundaki yerini aldıktan sonra ben de direksiyona geçtim ve kemerimi takarak arabayı çalıştırdım.

"Anne?" diye seslendi. Dikiz aynasından bakarken "Efendim?" demeyi de ihmal etmedim.

"Yarın kolyeni takabilir miyim?"

"Hangisini?"

"Bunu." dedi ve minik parmağıyla boynumu işaret etti.

Deniz, her şeyden uzaktayken bile babasının annesine aldığı hediyeyi bulup ona ulaşmak istiyordu. Ona hiçbir şey anlatmama gerek kalmadan o her detayı bulup ona ulaşıyordu sanki.

HİSSİZ AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin