Ulysses

1.1K 86 19
                                    

Genç kız elindeki dumanı tüten kahvesini araladığı dudaklarına götürüp üfledikten sonra bir yudum aldı.  Onun yanında oturan, saçlarını dağıtıp alnını ovarken diğer kız elindeki telefonla odanın içerisinde turluyordu. Birkez daha numarayı tuşlayıp ara tuşuna bastı. Ama sonuç aynıydı.

'Aradığınız kişiye ulaşılamamaktadır.'

Sinirle soluyup kendini koltuğa attı.  Her bir hücresinde öfkeyi hissedebiliyordu. Kendisine olan öfkesi çok büyüktü. Tüm benliğinden nefret ediyordu. Her şeyden. Her bir şeyden. Çığlık atıp ayaklarını yere vurdu.

"Sakin ol Eris." dedi mavi gözlerini genç kıza dikerken Botan. Genç kız başını hırsla eğdiği yerden kaldırıp  kıvılcım halindeki mavi gözlerini gencinkine dikti. Kahverengi dalgalı saçları dalgalanıp tekrar omuzlarına düşerken gence öylece bakmaya devam etti. Genç bakışlarını kızın üzerinden çekip "Ne halt yersen ye." dediğinde Eris oflayıp arkasına yaslandı.

An, elindeki bardağı yavaşça masanın üzerine bırakıp geldiğinden beri eğik olan başını kaldırdı. Gözleri dolu doluydu. Hassas bir kızdı.  Hele ki konu Araf olduğunda bu hassaslığı ikiye katlanıyordu. Onu seviyordu. Ama basit bir sevgi değildi bu. Göğe baktığında gördüğü sonsuzluk kadar sonsuzdu sevgisi. Susuz kalmış birinin suyu istediği kadar istiyordu onu. O, onu gördüğünde bile mutlu oluyordu. Kolayca geçip gidebilecek bir sevgi değildi bu. Aşk mıydı bilmiyordu. Belki küçüklükten kalan bir takıntıydı. Bunu bilemezdi. Hisleri anlaşılabilecek kadar basit değildi. O, onun saçlarına ve her zaman sakladığı o sarının en mükemmel renginde olan ve yakından bakıldığında içinde morun tonlarını görebileceğiniz gözlerine kapılmıştı. Mükemmeldi. Tatlıydı. Ve genç kız bir şeyden emindi. Onu kaybetmek istemiyordu.

Yavaşça ayağa kalktı. "Eris.. Onu gördüğün kafe neredeydi?"

>>.

"Burası mı?"

"Evet."

"Pekala bir bariyer oluşturacağım. Elimden geldiği kadar geniş olacak ve eğer Araf bu bariyerin içindeyse, onu buluruz. " dedi An yeşil gözlerini diğerlerinin üzerine dikerek.

"Kutsama bariyeri mi?" dedi Botan.

"Evet savunmaları arttıran bir bariyer. Araf'ın enerjisini bildiğimden eğer gücümün etkilediği kişiler arasına girerse onu bulabiliriz. "

"Peki." dedi Botan. Eris de kafasıyla genç kızı onayladı. Genç kız serçe ve baş parmaklarını birleştirdi. "Günün batımında.." Saçları dalgalandı. "Üzerinize karanlık çöktüğünde, korkmanıza gerek yok." Yeşil bir ışık etrafını sararken vücudu yukarı doğru havalandı. "Tanrılar sizi koruyacak." Vücudu geriye doğru giderken bedenini saran yeşil ışık yukarı doğru yayıldı. İradesini sonuna kadar kullanırken çevresinden geçenler durmuş onları izliyordu. Şeytanların bölgesinde gücünü kullanan bir melek az görünürdü. Birkaçı atağa geçmeye çalıştığında Eris elini yavaşça yukarı kaldırıp "Uriel. " diye mırıldandı.  Gencin etrafını mor bir alev sararken diğerleri de "Pekala. Eğer senin sorumluluğundaysa.." diyerek geri çekildi. An, bariyeri bozup yere ufak bir düşüş yaşadı. "Buldum.." diye mırıldandı.

"Buldum."

♧◇☆♣◆★

Genç adam yavaş adımlarla koridorda ilerlerken kendisine selam verenleri başıyla onayladı. Elinde kırmızı güller vardı. Üzerindeki beyaz ve mavi renklerinden oluşan üniforması ile gören herkesin kapılacağı kadar yakışıklı görünüyordu. Ama yaydığı hava kasvetliydi. Siyah gözlerinde sert bir bakış vardı. Attığı adımlar koridorda yankılanıyordu. Aurası tehlike saçıyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi. Geniş siyah kapıya ulaştığında kapıyı çaldı. Yavaşça içeri girdi. Oda beyazlarla kaplıydı. Her şey beyazdı. Altair'in getirdiği kırmızı güller hariç her şey beyazdı. Elindeki çiçekleri vazonun içine koyup yatan adamın yanına ilerledi.

MutasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin