Biraz Daha

1.1K 89 27
                                    

Genç kız gürültüyle elinde tuttuğu çatalı bırakıp hızla kendini dışarı attı. Karşılaştığı manzaranın er geç olacağını biliyordu. Şuan üzüldüğü tek şey o nefis tavuğu yiyemiyor oluşuyordu. Ne de olsa verdikleri sözü ilk o bozmuştu. Bu yüzden abisinin bunu yapması oldukça olağandı..

Arkasındaki yıkılan duvara ve oradan ona bakan bir çift kırmızı göze çevirdi bakışlarını. Göz kırptı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Derin bir nefes alıp elini yukarı kaldırdı. "Uriel."

Ardından hızla aşağı indirdi. Bu hareketiyle mor alev karşısındaki muhafızları çevrelemişti. Elini sıktı ve onları alevinin yakıcılığına boğdu.

Arkasından çıkan diğer iki kişi bu manzara karşısında oldukça şaşırsa da Botan sakinliğini korumuştu.  Anastasia ise ortalıkta çığrınarak koşuşturuyordu. Sonra durdu ve Eris'i çekeledi.

"Kaçalım."

Eris gözlerini devirdi. Zaten en başından beri planı buydu. En azından bazılarına hasar verdikten sonra ayaklarının onu taşıyacağı son milime kadar koşacaktı. Ama şimdi değildi. Araf'ı korumaya söz vermişti. Büyük ihtimalle o şimdi korkudan bir yere tünemiştir diye düşünüp güldü Eris. Ardından titreyen kolunu tuttu. O kaçana kadar onları oyalayacaktı ve sonra.. kendisi de kaçardı işte.

O Anastasia'ya bakarken verdiği açıklıktan faydalanan bir kraliyet muhafızı, aslında kız her türlü açıklarla doluydu, ışıktan bir yay oluşturup sayılamayacak kadar çok ok attı. Sarışın olan bunu fark edip kalkan oluştursa da oluşturduğu kalkan darbelerin hepsini engelleyememiş ve kırılmıştı.

Eris Anastasia'nın vücudunu kendi vücuduyla çevrelerken vücuduna saplanan oklarla inledi. Her şey çok hızlı gelişmişti. Şimdi genç kızın sırtı birçok yerinden kanamaya başlamıştı. Botan olayın şokunu atlattığında okları atan kişiyi yer çekimiyle yere yapıştırdı. 

Sayıca ve güç olarak üstündüler. Botan kızıl saçları olanın ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu ama yüzden fazla kişiye karşı bir şansları olabilir miydi ki? Korku vücuduna yayılırken sakin kalmaya çalıştı. Anastasia ise bir yandan ağlarken bir yandan da iyileştirme gücünü Eris üzerinde kullanıyordu. Beş dakika önceki mutlulukları tuzla buz olmuştu.  Hepsinin tek düşündüğü ölüm haline gelmişti.

Üçlü yavaş ve sakin adamlarla onlara gelen kişiyle durakladı. Eris "Kaçmalısın." diye bağırırken Anastasia "Lütfen." demişti.

Kraliyet muhafızlarından biri ise saçları gecenin karanlığında gün gibi parlayan çocuğa dikti bakışlarını. "Onu öldürmeme emri aldık. Fazla üstüne gitmeyin." dedi sırıtarak.  Ne kadar güçlü olabilir ki diye düşünüyordu. En fazla ne kadar güçlü olabilirdi ki? Arkadaşları bu kadar güçsüzse o da eziğin teki olmalıydı.

"Ulysses" diye mırıldandı genç. Sesi oldukça sakin çıkıyordu.  Yere eğik olan başını kaldırdı. Saçlarını yukarıda toplamıştı. Farklı renkte olan gözleri küçülmüştü ve parlıyordu.. Hırlamaya benzer bir ses çıkardı.

"Yak onları. "

Gencin etrafını siyah alev çevrelerken genç elini karşısındaki kraliyet muhafızlarına yöneltip başını yana eğdi. Bu birçoğunun ürkmesine sebebiyet vermişti.

"Hepsini."

Siyah alev onları karanlığında boğarken hepsi acıyla diz çökmüş çığlıklar atmaya başlamıştı. Farklı ve tanıdık olan bir çığlık duyunca genç arkasını döndü. Sarışın, ellerini kulaklarına kapamış çığlık atıyordu. "Anastasia, Eris'i iyileştir." dedi Araf. Sarışın, gencin bu lafı üzerine tekrar çığlık atarken genç gözlerini devirip önüne döndü.

MutasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin