Braeden odasının kapısının sert bir şekilde açılmasının ardından bakışlarını şikayet belgelerinden çekip kapıda sırıtarak ona bakan çocuğa çevirdi. Çocuk elini havaya kaldırıp "Yo!" dedikten sonra zıplaya zıplaya Braeden'ın masasının önüne kadar geldiğinde, Trao da odadan içeriye adımını sonunda atabilmişti.
"Douglas!"
"Yo! Trao. Her zamanki gibi aşırı sevimlisin."
Trao onun bu lafı üzerine gözlerini devirdi ardından hemen sordu. "Neden geldin?"
Douglas omuz silkti ve kendini siyah koltuğa atıp ayaklarını Braeden'ın masasına koydu. Üzerinde olan bakışlar ona hiç de rahatsızlık vermiyordu. Aksine hoşuna gidiyordu. Buraya geliş nedeni, Daren'in her zamanki gibi ayak işlerini ona yaptırıyor oluşuydu. Karşısındaki ikili de onun kraliyet muhafızlarının binasına boşu boşuna girmeyeceğinden emindi. Douglas bakışlarını Braeden'a odakladı. "O çocuk bize ait." dedi ardından Douglas, Braeden'ın gözleri içine bakarak.
"Şu kralı iyileştirmesi için Altair'in önerdiği farklı mı?" diye sordu Braeden ardından bakışlarını tekrar şikayet belgelerine odakladı. Konu ilgisini hiç de çekmemişti. Kralın ölüp ölmemesi umurunda değildi. Sonuçta ölüm doğada var olan bir şeydi. Altair gibi kral ölmesin diye başkasının hayatını feda edecek değildi. Douglas "Evet" diye mırıldandığında Braeden'ın aklına bir şey dank etti. Bakışlarını tekrar Douglas'a yöneltti.
"Yoksa o.."
"Evet o" dedi Douglas gülümseyerek. Tahmin ettiğinden daha çabuk anlamıştı Braeden onu. Douglas masadan ayaklarını indirdi ve ayağa kalktı. "Madem öyle, ben gideyim artık." dedi elini yukarı kaldırıp iki yanına sallarken.
Trao'nun yanından geçmek üzereyken durdu ve elini gencin mor uzun saçları arasına daldırdı. Diğer eliyle de gencin yanağını okşadı. Trao'nun buz mavisi gözleri şaşkınlıktan ardına kadar açılmıştı. Kısa bir süre öylece dursada, Douglas aralarındaki mesafeyi yavaş yavaş kapatmaya başladığında "Cisimleştir." diyerek aralarına ışıktan bir duvar ördü.
Yine de gence zarar gelmesin diye onun uzuvlarının etrafında yer almayan bir duvardı bu. Douglas bunu fark edince kıkırdadı ve "Her zamanki gibi iyi kalplisin." diyerek ellerini gencin üzerinden ayırıp cebine koydu. Odadan çıkmak üzereyken Douglas'ın söylediği şey "Görüşmemek üzere Braeden. Yine görüşelim Trao." oldu.
Trao iç çekti ve Braeden'a dönüp "O çocuk kim?" diye sordu.
"Uzun zamandır aradıkları biri." diye yanıtladı onu Braeden. Ardından "Sonunda buldun demek.. Kier" dedi sadece kendinin duyabileceği bir ses tonunda.
♦♣♦♣♦♣ARAF♦♣♦♣♦♣
Kier ile Mikail benim burada kalmam gerektiğini tembihledikten sonra evden ayrıldıklarında koltuğa iyice sindim. Daren'in bakışlarını üzerimde hissediyordum ama kafamı kaldırıp da ona bakmayı hiç de istemiyordum. Şuan tek istediğim şey dediklerini düşünmek ve mantıklı bir karar almaktı.
Altair, küçüklükten beri tanıdığım ve ikinci abim olmuş bir kişiydi. Onun benim ölümümü bu kadar kolay göze almış olması mantıklı değildi. Ya da beni hiçbir zaman onu gördüğüm gibi görmemişti. Veya kralı beni sevdiğinden, ki seviyor mu emin değilim, daha çok sevdiğinden benim hayatımı hiçe sayıyordu. Belki de kralın kurtulmasının benim ölümümle sonuçlanacağını bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutasyon
ChickLit3.Dünya Savaşı'ndan sonra yok olan bir dünya ve gidilen yeni bir gezegen. Ortaya çıkan farklılar ve bir farklı olan Araf için tarafını seçme zamanı. *** Yaoi, yani gay konulu bir hikayedir^^ İyi okumalar:)