"Bu ne?" dedim Kier'in uzattığı eskimiş, kahverengi deri kaplı deftere bakarken. Defter oldukça yıpranmıştı. Defteri yavaşça ve nazikçe kavrayıp kapağını araladım. Sayfaları birbirinden ayrılmıştı. Kopuk kopuktu. Defteri dikkatlice kavrayıp yazanlarda göz gezdirdim.
"Annemden yani annemizden kalan bir hatıra. "
Kafamı kaldırıp Kier'e baktım. Tepkimi ölçmek istermiş gibi bakıyordu. Gözlerimi endişeyle bana bakan gözlerine diktikten sonra kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp bakışlarımı tekrar elimde tuttuğum deftere yönelttim. Ama ne yazdığını anlayamıyordum. Bilmediğim bir dildi. Kullanılan alfabe de aynı değildi. Öylece sayfaları çevirerek anlayabileceğim bir yer aramaya başladım. Ama yoktu. Her sayfa aynı dille yazılmıştı. Bazı yerlerde kan bazı yerlerde de gözyaşının ardından kağıtta kalan iz vardı.
"Bazı sayfalar eksik. Ve dili de bilmediğimiz için ne dediği bilinmez ama.. yazısı güzel değil mi?"
Kier'in konuşmasının ardından bakışlarımı bir kez daha onun pürüzsüz yüzüne ve onu çevreleyen sert yüz hatlarına çevirdim. Şuan gözlüğünü takmıyordu ve saçları dağılmıştı. Sert yüz hatlarına ve bakışlarına rağmen, o gerçekten ciddi biriydi, tatlı gözüküyordu.
"Ah.. evet." diye mırıldandım. "Güzel bir yazısı var."
Kier gülümsedi. Gözleri kısıldı ve gamzeleri yanaklarında yer aldı. Aşırı samimiydi. Yaptığı her şeyde.
"Hayır hayır hayır Daren kek yapıyoruz şurada elinden o suyu bırak." Mikail'in otoriter sesiyle bakışlarımı iki metre ötemizdeki Daren ve Mikail ikilisine çevirdim.
"Neden ki Micky? Su konulmaz mı?" dedi Daren elindeki sürahiye bakıp. Yaklaşık yarım saat önce Mikail ve Kier ellerinde poşetlerle gelmişti. Geliş amaçları beraber kek yapmaktı. Garip ama gerçek. Kier benimle konuşması gereken bir konu olduğunu söylediğinden Mikail ve Daren keki yapmaya girişmişlerdi. Bu konuda Daren'in pek başarılı olduğu söylenemezdi. Bütün işi Mikail yapıyordu ve Daren de mahvediyordu.
"Evde kalacaksın." dedi Mikail kaşlarını çatıp sürahiyi Daren'in elinden alırken. Kahkahalarla gülmeye başladığımda önce üçü de bana öylece baksalarda ardından kendileri de gülmeye başlamıştı. Cidden. Evde kalacaksın demişti. Mikail'i daha önce hiç böyle görmemiştim. Yemek işini aşırı ciddiye alıyordu ve Daren bu konuda aşırı beceriksiz olduğundan ikisi yemek söz konusu olduğunda bir araya gelmemeliydi.
*.*.*.*
"Şeytanlardan olmak nasıl bir duygu?" diye soran Mikail'le sonradan Daren'i mutfaktan atıp kendi başına hazırladığı keki yemeyi bırakıp ona baktım.
"Hmm hiçbir fikrim yok." diye yanıtladım ardından da. Mikail anladığını belirten bir ses çıkarttı. Lacivert, omuzlarına gelen saçlarını lastik bir tokayla toplamıştı. Beyaz bir teni vardı. Genellikle umursamaz görünüyordu. Ama meraklıydı. Garip bir kişiliği vardı ama iyi biriydi. Ve ayrıca güçlü biriydi. Yani en azından benden güçlü olduğu kesindi.
"Merak etme Daren seni korkutursa eğer bana söylemen yeterli. " diyen Mikail'le beraber kıkırdayıp Daren'e baktım.
"O mu?" dedim kıkırdarken. "Bana masum bir çocuk gibi geliyor. "
Mikail Daren'e dönüp onu baştan aşağı süzdü. O bunu yaparken Daren ifadesizce durdu. Mikail Daren'in üzerinden bakışlarını çekip tekrar bana döndü.
"Aslında öyle." derken gülümsüyordu. O an üçünün arasında var olan bağı fark ettim. Öylesine güçlüydü ki kimsenin koparamayacağı bir bağdı bu. Koparmaya çalışanın canını yakardı hatta. O an Botan, Eris ve Anastasia ile aramızda olan bağı düşündüm. Bu kadar güçlü bir bağ mıydı bizimkisi? Hmm. Belkide bundan da daha güçlüydü.
Yüzümde bir gülümseme belirirken onları ne kadar çok görmek istediğimi fark ettim. Bunun için Daren'le konuşmam gerekecekti. Karşı çıkmayacağından emindim ama nedense ondan habersiz bir şey yaparsam öleceğim hissine kapılıyordum.
*.*.*.*
Kier ve Mikail'i uğurladıktan sonra ayaklarımı sürüye sürüye içeri geçerken bir çift kırmızı gözle göz göze geldim. Bu çift göze bakmaya alışkındım. Alışkındım ama böyle bakmasına değil. Gözleri şaşkınlıkla büyürken ağzından bir hayret nidası çıktı.
"Sakladığın gözünde bir problem olduğunu düşünmüştüm. Ama mükemmel gözüküyor. "
Bunu demesi ile yutkunmam bir oldu. Saçımı ne ara geriye atmıştım bilmiyordum. Tekrar önüme almak için elimi saçıma götürmüştüm ki Daren aşırı hızlı bir şekilde yanıma gelip elimi tuttu.
"Ha-yır" dedi her bir hecenin üstüne bastırarak. "İzin vermiyorum. "
Gözlerimin içine baktı derince. "Altın sarısı gibi ama parlak değil." dedi ardından da. Bense şaşkınca ona bakmakla meşguldum. "Biri ise gördüğüm en güzel mavi."
"Neden bu kadar güzel bir şeyi saklıyorsun?"
Sonunda kendimi toparlayabildiğimde ilk yaptığım gözlerimi kaçırmak oldu. "Kan içtiğim, ruhları ele geçirdiğim, çevremdekileri öldürüp çiğ çiğ yediğim iddialarını duymak için mi saklamayayım? Sağol, kalsın."
Daren anladığını belli eden bir ses çıkardıktan sonra nereden bulduğunu bilmediğim tokayla saçlarımı topladı.
Omuzlarımı pat patlarken "Daha iyi." deyip gülümsedi. Ona bakıp göz devirdim. Cidden sinir bozucuydu. Ama sanki omuzlarımdan koca bir yük kalkmışçasına rahat hissediyordum. Bu yüzden ona kızamıyordum.
Belki de verdiği rahatlama hissiydi ona kızamamamın nedeni. Ondan çekinmemem gerektiğini söylemesiydi her hareketiyle. Bana diğerlerinin baktığı gibi bakmıyordu. Tiskintiyle veya aşağılayıcı bakışlarla bakmıyordu. Gerçi Kier ve Mikail de bakmıyordu ama onlarla 7/24 beraber değildim. Hıh?
Bir dakika. Eğer ben Kier'in kardeşiysem ben neden Daren'le kalıyordum ki?
#.#.#
Merhabalar merhabalar
Arada sırada böyle bölümler yazmayı seviyorum :))
Hmm bu arada..
Araf ' ın kiminle olmasını isterdiniz?
Yani ilk düşünceniz kimdi?
Neyse ben kaçar; saat 3 olmuş O.o

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutasyon
Чиклит3.Dünya Savaşı'ndan sonra yok olan bir dünya ve gidilen yeni bir gezegen. Ortaya çıkan farklılar ve bir farklı olan Araf için tarafını seçme zamanı. *** Yaoi, yani gay konulu bir hikayedir^^ İyi okumalar:)