Depresif

875 84 5
                                    

Douglas belgeleri incelemek üzerine odadan çıkarken bense etrafıma bakındım. Masa, koltuk, sandalye, saksı. Odada sadece bu dörtlü vardı. Daren'in sırıtan yüzüne karşılık en yakınımda duran sandalyeye doğru ilerleyip sandalyeyi tuttuğum gibi ona doğru fırlattım.

"Sana ne oluyor da katılacağım tarafa bile karışıyorsun?" diye bağırdıktan sonra da sandalyeden nasıl kurtulduğunu bilmediğim Daren'e atmak için bu sefer saksıya doğru yöneldim. Saksıyı da attığım gibi kenara çekilirken saksı duvara çarpmış, kırılıp saçılmıştı. Onun gülen yüzüne iyice sinirlenirken bu sefer koltuğa doğru yönelmemle onun "Hey sakin ol." demesi bir olmuştu. Sonunda bir şeyler fırlatmayı bırakıp ona döndüm ve gözlerimi kıstım. "Ne bu emrivaki?" dedim tıslayarak.

Elini ensesine koyup mahcup bir gülümsemeyle "Katılmak istemiyor musun?" dedi. Beyefendinin aklına sormak çok sonradan geliyordu tabi.

"Niye katılayım?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. Bir kere de benim ne istediğimi sorgulasa şaşardım zaten.

"Benim tarafım olduğu için." dedi şirin bir gülümsemeyle.

"Yok ya." dedim k'yi h ile ğ arasında bir tonda çıkarırken. Suratı asıldı.  "Peki" diyerek attı kendini koltuğa.  "Öl, karışmıyorum."

Kaşlarım yukarı kalkarken 'ne alaka?' dermiş gibi baktım ona. İlla bir gizem katacaktı işin içine. Yoksa olmazdı. Doğru düzgün söylese anlamıyorum ya ondan böyle esrarengiz yollara başvuruyordu. Mal.

Koltukta yanına oturup suratını iki elimle kavradım. Yanaklarına bastırarak onu balık şekline soktuktan sonra "Doğru düzgün anlat." dedim. Kırmızı gözlerini gözlerime dikti. İç çektikten sonra Araf dedi ama o Araf'tan çok her bir şeye benzedi. Kahkahalarla gülerken ellerimi de suratından çektim. Sonunda gülmeyi bırakabildiğimde kendimi toparlayıp "Ee" dedim.

"Eesi sen bu tarafa katılacaksın."

"Nedenmiş?"

"Çünkü benim tarafım. "

"Yok ya." dediğimde suratını buruşturdu. "Travesti gibi çıkıyor sesin yapma şunu." dedi ardından. Utanmış mıydım? Hayır. Bu yüzden bir kez daha dedim.

"Yok ya"

Yanaklarını şişirip tekrar eski haline getirdi. Kendi kendine bir şeyler mırıldandıktan sonra bakışları tekrar gözlerimi buldu.

"Laf dinlesen?"

"Açıklasan?"

"Açıklayınca ne olacak?"

"Dinleyeceğim."

"Korkacaksın."

Gözlerimi kıstım. "Açıkla."  dedim ardından da. "Fei Javkam adında bir farklı yok. Kısacası kralın iyileşmesi bir yalan." dedi saniyesinde. Kaşlarım çatılırken vücuduma bir ürperti yayıldı.

"Emin misin?" diye sorduğumda kafasını aşağı yukarı salladı. "Yani hala seni istiyorlar. Sana sahibin olduğumuzu ilan et falan diyemem. Ama kendini koruyabilmen gerek. Saldırı ve zihinsel dayanıklılık açısından en güçlü taraf bu. Ölmek istemiyorsan katılmak zorundasın."

Yutkundum. Hala mı kanımı ele geçirme derdindelerdi? Tabiatın kanunuydu bu. Herkes bir gün ölecekti. Ölüm döşeğindeki birini  kurtarma pahasına başkasını öldürmek nasıl bir zihniyettir? Ve bunu abi gibi gördüğünüz birinin yapması...

Hiçbir kıymetinizin olmadığını öğrenmek kadar koymuyor hiçbir şey. Sizin silip atamadıklarınızın sizi silip atması.  Babam mesela. Para mıydı isteği? Oğlu gibi görmemiş miydi beni? Ya abim? Neden engel olmamıştı? Kralın yaşaması bu kadar mı önemliydi onlar için? Beni feda edecek kadar. Bir hiç olduğumu yüzüme çarpışlarıydı bu onların. Hiçtim ben. Ölmem önemli değildi. Ben önemli değildim. Hiç mi sevmemişlerdi ki beni? Sevilmeyecek biri miydim?

Düşüncelerimin derinliğinden beni çekip alan Daren'in seslenişiydi.

"İyi misin?" diyordu. Nasıl iyi olabilirdim ki. Unutmaya çalıştıklarım gün yüzüne çıkmıştı. Kafamı ellerim arasına aldım. "Ben sevilmeyecek biri miyim?" diye sordum kısık sesimle. Ağlamıyordum. Ağlamıyordum ama içim kan ağlıyordu.

"Nereden çıktı?"

"Ailem ölümümü önemsemedi sonuçta." diye mırıldandım. "Sonuçta onlar için bir hiçim. Kim gerçekten beni sevmiş ki zaten? Altair'i abim gibi görüyordum ben. Beni ölüme sürüklüyor şimdi."

"Hey. Eris seni seviyor. Kier de. Micky de seviyordur. Ben de alıştım sana" dedi Daren. Beni bu depresif durumdan nasıl kurtaracağını bilemiyordu. Bende bilmiyordum.

"Teselli etmekte berbatımdır." dediğinde kıkırdadım. "Belli" dedim ardından. Öylece duruyordum. Sessizlik vardı aramızda. Sonra kollarının beni sarışını hissettim. Ellerimi yüzümden çekip ona baktım. "Ama sarılmak iyi gelir, değil mi?" dedi tebessüm ederek. Bir şey demedim. Kafamı göğsüne koyup kollarımı sırtında birleştirdim.  Gerçekten iyi geliyordu.  Sarılmak. Yanımda olduğunu hissetmek.

Uzun bir süre öylece durduk. Düşündüm.  Her şeyi. Daren'le karşılaşmamızın ardından gerçekleşen her şeyi. Kier'i düşündüm uzun bir süre. İki gün önceki bakışları belirdi gözümün önünde. Samimi gülümsemesi.

Ailemdi beni ölüme teslim eden. Ama şu üç lord da beni ölümün kollarından çekip almıştı haberim olmadan. Bir kez daha onların dediğini yapsam ne yazardı? Bu düşünceyle ayrıldım Daren'in kollarından ve onun istediği gibi şeytanlardan biri oldum. Yarın ne olacaktı bilmiyordum.  Tek bildiğim ölmek istemediğimdi.
Merhabalar merhabalar.
Bölümler çok kısa geliyordur belki ama telefondan yazıyorum ya .s
Yeni bölümde görüşmek üzere :)

MutasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin