Tanıdık Bir Yüz

942 90 8
                                    

Sabah boynum tutulmuştu, kolum ikimizin bedeni arasında sıkıştığı için ağrıyordu ve herhalde gece soğuk olmuş olacak ki başım çatlıyordu. Yani iğrenç bir güne uyanmıştım. Kafamı onun göğsünden çektim ve yattığım yerde doğruldum.  Gerindikten sonra çıkan küt sesleriyle yüzümü buruşturdum. Boynumu yavaşça çevirerek ağrısından kurtulmaya çalıştım. Sonunda acılarım beni terk ettiğinde hala uyumakta olan şahsiyeti dürttüm.

"Kalk Daren."

Gözlerini araladı ve "Günaydın" dedi. Ardından o da az önce benim yaptığım gibi gerindikten sonra ufka bakıp dudaklarını büzdü. "Güneşin doğuşunu kaçırmışız, lanet olsun."

Onun bu haline kıkırdadım. Aşırı sevilesi bir kişiliği vardı. Aşırı tatlıydı ve bir o kadar da yakışıklı. Çocuksuydu ama bir o kadar da ciddi. Hayattan zevk almasını biliyordu. Karakterini seviyordum.

"Gidelim mi?"

"Hmm.. olur."

Ağaçtan indiğimizde yan yana yürümeye başladık. Sürüklenmiyordum. Bu muhteşem bir şeydi. Yavaş adımlarla ilerlerken "Dışarıda yiyelim" diyerek bir anda gerisine dönüp yürümeye başlamasıyla önce bakakalsam da sonra onu takip ettim. Şehir 14 bölgeye ayrılıyordu. Şehir merkezi tarafsız bölgeydi diğer bölgeler ise taraflara aitti. Ve biz kesinlikle merkeze gitmiyorduk. "Şeytanların bölgesi çok tehlikeli diye duydum."  dediğimde güldü ve "Öyle" dedi. "Ama yanında ben varım ve gideceğimiz mekan çok da korkunç değil. Merak etme yani tavşancık seni kurtlara yem etmem. Sonuçta ben alfayım."

Gülüp başımı iki yanıma salladım. Yaptığı benzetme ondan beklenilecek türdendi. Yerdeki kırmızıyla yazılmış mührü geçtiğimizde beklediğim gibi üstümüze saldıran biri yoktu. Yol boyunca ilerledikten sonra kırmızı ve mor renkleriyle boyanmış binaya doğru ilerledik. İçerisi oldukça kalabalıktı ve çok arkadaşça bir ortam sergiliyordu. Bunların birbirini boğazlaması gerekmiyor muydu? Öğrendiğime göre öyleydi ama artık öğrendiklerimin yanlış olduğunu kabullenmem gerek galiba. Tahta zeminde Dareni takip ederken ismimin söylenmesiyle donakaldım. Kahverengi saçlar iki yanıma dökülürken aldığım darbeyle yere kapaklanmıştım.

"Eris.. kaburgalarım."

"Ah.. Üzgünüm. " deyip hızla geri çekilen Erisin ardından ben de kalktım. Üzerine siyah bir deri tayt ve turuncu bol bir t-shirt giymişti. Hiçbir değişiklik yoktu. Aynı Eris'ti. Tabi yaptığı hareket Anastasia'dan beklenirdi ama.. Gülümsedim ve "Aynısın." dedim.

"Sanki sen çok değişmişsin." dedi gülerek. "Burada ne işin var?" dedi Eris. Yanıbaşımızda duran ve bize bakmakta olan Daren'i gösterip "Beni buraya o getirdi." dedim.  Eris Daren'e gözlerini dikti. Ardından süzdü. Gözlerini kırpıştırdı ve tekrar Daren'in yüzüne baktı. Evet etkilenmişti. Görmemek için kör olmak gerekir.

"Ben Eris." dedi elini Daren'e doğru uzatırken. Daren, Eris'in elini kavradıktan sonra dudaklarını yukarı doğru kıvırıp "Daren" dedi. Eris düşünürmüş gibi bir hal aldıktan sonra elini çekip çenesinin altına koydu ve "Tanışıyor muyuz? Çok tanıdıksınız" dedi. Daren "Sanmam." dediğinde bir beyefendi havası çektiğini gördüm. Cidden etkileyiciydi. Popüler olmamasını beklemek aptallıktı. Çok popüler biri olmalıydı. Daren oldukça nazik bir şekilde Eris'i bizimle kahvaltı etmeye davet ettiğinde gülmemek için yanağımın içini ısırmak zorunda kaldım. Köşebaşı bir masaya oturduk. Daren üç kahvaltı tepsisi diye bağırdıktan sonra tekrar önüne dönüp etkileyici bir şekilde gülümsedi.

"Haberleri duydun mu?" dedi Eris bana dönüp. Cevap vermeme gerek kalmadan da lafına devam etti. "Ölüm döşeğindeki kral iyileşmiş. Abim gene ne haltlar çevirdi bilmiyorum ama bu hiç hoşuma gitmedi. "

"Benimde. " dedim koltukta arkama yaslanıp. Daren ise sessizliğini koruyordu. "Dün sabah evde unuttuğum bir şeyi almak için abimin evden çıkış saatinden sonra eve gittim. Abimin ofisinin kapısının altında birkaç belge görünce dayanamayıp inceledim. Hani sen sormuştun ya farklılar diye. Fei Javkam adında bir farklıdan söz ediyordu.  Tam ola-"

"Eris." diye lafa daldı Daren. "Bana o belgeleri getirebilir misin?"

Eris Daren'in bu isteği karşısında şaşkınca ona baktı. Ardından kafasını iki yanına sallayıp "Bu imkansız." dedi. "Bunu yapmam. Yapamam. Siz aynı tarafımdan biri olsanız da üzgünüm."

Daren elini saçları arasından geçirdi. Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu.  Gerçekten o kağıtlar önemli olmalıydı.  "Rica ediyorum. Bu çok önemli" dedi. Ama hayır bu Eris'i ikna edemezdi. "Üzgünüm elimden bir şey gelmez." deyip gerisine yaslandı. Daren ona masumane bir bakış atsa da bu işe yaramadı.  Pekala artık beyefendiliği kesmeliydi. Yoksa Eris bunu asla kabul etmezdi.  Yutkundum ve Daren yerine Eris'i ikna etme vazifesini ben üstlendim.

"Yapacaksın."

İsmimi uzatarak söylediğinde kaşlarımı çattım. "Çok önemli diyoruz."

"Abim öldürür."

"Yakalanma sende."

"Yokolonmo sondo."

Geriye yaslandım ve tek kaşımı yukarı kaldırdım. "Yani yapamayacaksın."

"Evet"

"Zaten yapacağım desen bile yapamazsın."

"Öyle diyorsun?"

"Öyle diyorum."

"Yapacağım ve sen bu lafı ödeyeceksin." deyip tehditkarca gülümsediğinde içimden zafer benim derken Daren'e göz ucuyla baktım. Ona yandan bir sırıtış bahşettikten sonra göz kırpıp önüme, Eris' e döndüm.

"Ne zamana getirirsin?"

"Yarın aynı saatte burada. "

"Anlaştık. "

Kahvaltımız geldiğinde konuşmadan yedik. Eris taraf mevzusunu sorduğunda ve hala kararsız olduğumu söylediğimde beni kendi lehine çekmeye çalıştı. An ve Botanı görüp görmediğini sorduğumda gördüğünü ve el salladığını ama konuşmadığını söyledi.  Bunu dedikten sonra Daren'e bakıp "sizi pis lordlar" dedim dudaklarımı oynayarak. Daren gülerken Eris olaya fransız kalmıştı. Bir saat kadar orada öylece oturduktan sonra Daren Erise bir şeyler söyledi ve mekandan ayrıldık. 

Yarın kendim hakkında bir şeyler daha öğrenebilirdim belki. Tabi yanımdaki şahsiyet izin verirse..

MutasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin