Imm.. iyi okumalar^^
-Douglas-
Sabah Trao'yla uyanmak bu hayattaki en güzel şeylerden biriydi. Üzerindeki beyaz t-shirt ile aşırı yakışıklıydı. Her zaman yakışıklıydı. Doğarken yakışıklı doğmuştu. Öyle böyle değil.
Ama bir o kadar da tatlıydı. Yakışıklıydı ama, tavırları o yakışıklı yüzünü gözüme tatlı gösteriyordu.
Mor saçları vücudumun her yerine yayılmışken omzumdaki başını hafifçe ve yavaşça itekleyerek yatakta doğruldum.
Beraber uyumamıza geçen gün bir şey demediği için dün o uyuduktan sonra açık bıraktığı pencereden odasına girip yanına sokulmuştum. Uzun bir süre onu izlemiş ve ardından da o kusursuz yüzüne bakarak uyuyakalmıştım. Ve sabah ondan daha az uyumama rağmen erken kalkan da ben olmuştum. Uykucuydu. Ama bu onu tatlı kılıyordu. Tatlılıkla ne alakası var derseniz, o her zaman tatlıydı.
"Douglas?" diye seslenmesiyle bakışlarımı ona yönelttim. Gözlerini ovup tekrar bana baktı.
"Tanrım rüya mı görüyorum? Ama bu kaçıncı ya."
Kıkırdadım. Kıkırdamamla hızla yatakta doğrulup ellerini omuzlarıma koydu. Gözlerini kısarken "Burada ne arıyorsun ya?" dedi sinirle. Gülümsedim ve hızla dudaklarımızı birleştirip geri çekildim. "Sana da günaydın, sevgilim."
Bakışlarını kaçırdı. Sonra bir şeyler düşünmeye başladı. Ardından bana kaçamak bir bakış attı. Ne düşündüğünğü az çok tahmin edebiliyordum. Beni öpmek istiyordu ve kafasında bunun doğru olup olmayacağını tartıyordu. Sonunda karar vermiş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktı. Öpecekti.
Yavaşça dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Geri çekileceğini sanarken alt dudağımı emmesiyle gülümsedim. Ama sonra aklıma gelen şeyle ciddileştim. O beni öperken bilerek karşılık vermedim. Tepkisini merak ediyordum.
Hayal kırıklığıyla geri çekildi ve "Özür dilerim." diye mırıldandı. Neden özür dilediği bile belli değildi. Saçlarını yanına aldı ve bakışlarını benden başka her yere yöneltti.
"İstiyor musun?" diye sordum. Soru sorarcasına bana baktı. "Seni öpmemi?"
Kafasını eğdi. Ardından da yavaşça aşağı yukarı salladı kafasını. Gülümsedim. Kolundan tutup kendime doğru çektim. Yavaşça öptüm onu. Dudaklarını emip, hafifçe dişledim, dudaklarını aralaması için dilimi üzerinde gezdirdim. Araladığında artık yavaş bir öpüş olmaktan çıkmıştı bu. Kendimi fazla kaybetmemek için kısa tuttum öpücüğü. Geri çekildim. Dudaklarına bir buse kondurdum.
"Trao." dedim. Ardından bir süre önceye kadar her zaman söylediğim cümle birkez daha dudaklarımdan çıktı. "Benim ol."
"İstediğin aşırıya kaçıyor."
"Ne demek ya bu?"
"Tarafıma ihanet etmemi istiyorsun."
"Sen ve senin sikik tarafın. O Altair neler yapıyor biliyor musun?"
"Tarafı içindekilere göre yargılayamazsın." dedi. Sinirle ellerimi saçlarım arasından geçirdim. Aptaldı. Gerçekten büyük bir aptaldı. Sonsuza kadar peşinden koşacak değildim. Bunun farkında mıydı?
"Seni becermek istesem karşı koyar mısın?" diye sordum. Şaşkınlıkla ağzı açıldı. Kızacak olsa da ciddi olduğumu fark edince dudaklarını birbirine bastırdı. "Bunun in erken deği-"
Lafını kestim. "Koyar mısın, koymaz mısın?"
Yutkundu. Yaklaşık bir dakika boyunca sessizlik hakim oldu aramıza. Ardından dudaklarını araladı. "Büyük ihtimalle koymam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutasyon
ChickLit3.Dünya Savaşı'ndan sonra yok olan bir dünya ve gidilen yeni bir gezegen. Ortaya çıkan farklılar ve bir farklı olan Araf için tarafını seçme zamanı. *** Yaoi, yani gay konulu bir hikayedir^^ İyi okumalar:)