RiJin, sanki üstünde tonlarca ağırlık varmış gibi hissettiren göz kapaklarını aralamak için üstün bir çaba sarf ediyordu. Çünkü odada almış olduğu farklı bir koku ve hissettiği farklı bir kişi vardı.
Koku o kadar kuvvetliydi ki RiJin'in genzi yanıyordu. Gözlerini zar zor aralamıştı ama o bile başına keskin bir ağrının saplanmasına sebep olmuştu.
"Sen kimsin?" Muhafız yattığı yataktan doğrulurken Veliaht Prenses'in başında dikilen kadını görmüştü. "Suri?" Emrindeki kadın muhafızlardan biri olduğunu görünce şaşkınlığı iki katına çıkmıştı.
"Senin uyanmaman gerekiyordu." Suri, yılan tıslamasına benzer bir ses tonu ile konuştuğunda RiJin'in kaşları çatılmıştı.
"Seni sikik hain seni." Muhafız ellerini birbirine vurup ateş çıkarırken kanatlarını da ortaya çıkarmıştı. "Majestemi öldürmeye çalışıyordun öyle mi?"
"Sen uyanmış olmasan öldürmüş olabilirdim." Suri elindeki zehirli hançeri RiJin'e doğru sallarken yılan dilini de tıslayarak ona doğru uzatmaya çalışmıştı.
"Senin kanını damarlarında kaynatayım da gör sen! Şıllık seni!" Suri'nin uzattığı yılan dilini tuttuğu gibi iyice çekiştirmiş ve bir iki kere koluna dolamıştı. Şimdi Suri kurtulmak için çırpınıyordu. "Eminim dilin zehirliydi ama senin zehrin bana işlemez. Ufak tefek numaralarımız var bizim de."
Suri geri çekilmeye çalışıyordu ancak RiJin dilini öyle bir kavramıştı ki kopması an meselesiydi. "Seni de, hizmet ettiğin o şıllığı da gebertmezsem bana da RiJin demesinler!" RiJin sol elinde oluşturduğu ateş topunu Suri'nin yüzüne yaslamış ve onu cayır cayır yakmaya başlamıştı.
"RiJin!" Uyanır uyanmaz gördüğün manzara ile ne olduğunu şaşırmıştın. RiJin hafifçe yana doğru eğilip sana gülümsedi.
"Uyandınız mı Majestem?" Suri sızlanıp elindeki hançeri salladığında RiJin hafifçe geri çekilirken Suri'nin karnına destekli bir tekme atmıştı. Suri gürültüyle odanın kapısına yapışırken dili RiJin'in elinde kalmıştı. "Bu hain sizi öldürmeye çalışıyordu." RiJin kopan dilinin acısıyla sızlanan kadına tekrar sert bir tekme atmıştı. Suri aldığı darbeyle kapıların açılmasına sebep olmuş ve koridora doğru savrulmuştu.
"BAEKHYUN! NÖBETÇILER!" Muhafızının arkasından odadan çıktın. Zar zor ayakta duruyordun. Vücudun uyuşmuş gibiydi.
BaekHyun şak diye koridorda belirdikten sonra seni görür görmez koştururak yanına gelmişti. "MAJESTEM UYANDINIZ!"
"Tutun şu şıllığı! BU KAPININ NÖBETÇILERI NEREDE!? NE IŞE YARARSINIZ SIZ! AZ KALSIN MAJESTELERI ÖLÜYORDU!" Koridorda beliren bir düzine nöbetçi azarlandıkları için utançla kafalarını eğerken içlerinden ikisi Suri'yi kollarından tutmuştu. "Hançer zehirli alırken dikkat edin. Bu şıllığı da zindana götürün bir maçımız daha var onunla." Muhafızların bir kısmı Suri'yi götürürken bir kısmı koridora dağılmıştı.
"Neler oluyor burada?" Yifan koridorun başında belirdiğinde RiJin kolundaki dili çözmeye çalışıyordu.
"Neler olmuyor diye sorsanız daha kolay olurdu sanki Majesteleri." RiJin yakınır gibi konuşurken Yifan'ın gözleri farkındalıkla seni bulmuştu. Gözleri şaşkınlıkla iki katına çıkarken adımlarını hızlandırarak koştur koştur yanına gelmişti.
"Pretiosum? Uyanmışsın."
"He uyandı. Uyanır uyanmaz da ölüyordu!" RiJin duvardan destek alıp dik durmaya çalışırken konuştu "Sizi sorgulamak haddim değil Majesteleri fakat bu lanet koridorun nöbetçileri hangi cehennemdeydi?! Siz böyle mi koruyorsunuz kıymetlinizi?!" Kızıl muhafız agresif bir şekilde konuşurken yere yığılmamak için büyük bir çaba sarf ediyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon²[Wu YiFan OC]
Fanfiction•2. Kitap!• Wu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve geldiği soy yenilmesi zor güçteydi. Öyleki Ejderha soyu neredeyse tüm Asya Kıtasına hükmediyordu. Sen ise bir 'Nihildin'. Bir anda kesişen yollarınız sizi bir araya getirmişti ve gal...