"Ejderham seni eş seçmekte haklıymış."
Prens'in söylediği cümle sonrası yüzüne hoş bir tebessüm yerleştirip hafifçe kafanı salladın.
"Teşekkür ederim majesteleri. Bu onura layık olduğum için çok mutluyum." Yifan yutkunarak hafifçe masada sana doğru eğildiğinde etrafınızda sizin görüntünüzü çekenlerden hafif bir uğultu yükselmişti.
"Sana karşı dürüst ve samimi olacağım. Içimde başka bir ruhun daha yaşadığını hissediyor olsam da eş seçme konusuna inanmıyorum." Yifan'ın bir tık düşürdüğü ses tonu ile konuştuklarına karşılık kaşlarını kaldırarak ona baktın.
"Olanları inkâr mı ediyorsunuz?"
"Inkâr etmiyorum ancak onları ben yaşamadım. Tek bir anını bile hatırlamıyorum. Benim düşüncem ve görüşüm dışında gerçekleşen bir durumdu. Sen Ejderhanın eşi olabilirsin ancak benim eşim değilsin." Yifan'ın sözleri tokat gibi suratına çarptığında titrek bir nefes alarak hayal kırıklığı ile ona baktın. Gerçi ne bekliyordun ki? Ejderhanın saf aşkını onun de hissedeceğini düşünmen aptallıktı.
"Anlıyorum. Haklısınız tabii. Bunca zaman başka bir hayatınız vardı ve bir anda tepetaklak oldu. Ejderha beni eş seçti diye siz de bunu kabullenmek mecburiyetinde değilsiniz." Kafanı sağa sola sallayarak kırık bir gülümseme ile konuştun. Yifan dudaklarını birbirine bastırarak bir süre sana baktı.
"Ben bu işi çözene kadar Kraliyetin sana tanıdığı haklardan her şekilde yararlanmaya devam edeceksin. RiJin bundan sonra senin kişisel muhafızın. Her şeyinle o ilgilenecek. Ben her hangi bir yol bulduğum da sana haber vereceğim." Yifan sanki çok normal gündelik bir durumdan bahseder gibi konuştuğunda hayal kırıklığın katlanarak büyümüştü. Bu işi çözene kadar? Bu adam kendi tarihi hakkında hiç bir şey bilmiyor muydu gerçekten? Eş seçiminin ne kadar kutsal bir olay ve bağ olduğunu bilmiyordu anlaşılan.
Dilinin ucuna gelen onlarca kelimeyi yutup kafanı salladın. "Elbette majesteleri." Gözlerini Prens'in yüzüne çıkarmaktan kaçınarak konuştun. Yifan derin bir nefes alarak ayakladığında onunla birlikte sen de ayağa kalkmıştın.
"Vaktini ayırdığın için çok teşekkür ederim."
"Benim için zevkti majesteleri." Sinirini ve hayal kırıklığını dizginlemeye çalışarak saygını bozmadan konuştun. Yifan hafifçe Chanyeol'e baktıktan sonra kafeden ayrılırken abin hızlıca yanına gelmiş ve sana kısa bir sarılma verdikten sonra diğer Muhafızlarla birlikte Prens'in arkasından gitmişti.
"Kayıt yapan bütün cihazları toplayın ve bütün kayıtları silin. Kraliyetin izni olmadan iki Kraliyet üyesinin hiç bir görüntüsünü kayda alamazsınız!" RiJin kafenin ortasında sert ve otoriter bir şekilde konuştuğunda sizinle kalan 2 Muhafız kafede oturanların bütün itirazlarına rağmen telefonlarını toplamaya başlamıştı. RiJin kızıl saçlarını savurarak yanına geldiğinde sen sandalyene henüz oturmuştun.
"Iyi misiniz Majesteleri?" Yanına gelmiş ayakta dikilen Muhafıza ufak bir bakış atarak karşındaki sandalyeyi işaret ettin.
"Otursana. Geldiğinden beri ayaktasın canın yanıyor olmalı." RiJin dudaklarını büzerek etrafına baktı.
"Emredersiniz majesteleri." Kızıl saçlı kadın dikkatle sana bakarken sen Kraliyet aracına binip okulundan uzaklaşan Prensi izliyordun. "Hayal kırıklığı ve sinir seziyorum." RiJin kafasını yana eğerek sana bakmaya devam ettiğinde dikkatini ona verdin.
"Prens Yifan'ın söylediklerini duymuş olamalısın. En yakınımızda duruyordun." RiJin kafasını sallayıp seni onayladı ve sana doğru hafifçe eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon²[Wu YiFan OC]
Fanfiction•2. Kitap!• Wu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve geldiği soy yenilmesi zor güçteydi. Öyleki Ejderha soyu neredeyse tüm Asya Kıtasına hükmediyordu. Sen ise bir 'Nihildin'. Bir anda kesişen yollarınız sizi bir araya getirmişti ve gal...