°Glacies: Buz
Kelime latince.***
RiJin ile birlikte sarayın büyük ve ihtişamlı koridorunda yürürken gergin bir nefes alıp zümrüt yeşili elbisenin eteklerini düzelttin.
"Su gibisiniz lıkır lıkır." RiJin seni rahatlatmak için hafif sana doğru eğilerek konuştuğunda aynı gerginlikle gülümsemeye çalıştın.
"Sence Kraliçe beni neden çağırdı?"
"Hiç bir fikrim yok Majesteleri. Sadece görüşmek istediklerini belirttiler." Koridoru geçip ihtişamlı ahşap bir kapının önünde durdunuz. Muhafızlar sizi görünce ellerini kavuşturup selamlamıştı.
"Umarım Kraliçe de Prens gibi üstü kapalı bir şekilde 'boş hayallere kapılma' demeyecektir." Ağzının içinden konuşmana rağmen RiJin seni duymuş ve destek olmak ister gibi hafifçe omzuna dokunmuştu.
"Kapıyı açın." Kızıl saçlı muhafız gerekli emri verdikten sonra kapı ardına kadar açılmış ve ihtişamlı bir kabul odası sizi karşılamıştı. "Kraliçenin misafirlerini ve önemli bürokratların eşlerini ağırladığı oda burasıdır." RiJin kendince sana odayı tanıttığında etrafa göz gezdirmeye devam ettin. Bordo renkte duvarlar, gümüş rengi kapı ve pencere pervazları vardı. Duvarın bir tarafı boydan boya kitaplık ile kaplıydı.
"Ah geldiniz mi? Karşılamaya gelemediğim için üzgünüm. Halk arasında çıkan ufak tefek dediğimiz meseleler o kadar ufak değilmiş." Kraliçe odanın içinde bulunan başka bir kapıdan girmiş ve hız kesmeden telaşlı bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Sen ve RiJin çabucak onu selamladınız.
"Mühim değil Majesteleri biz de henüz gelmiştik." Rahat görünmesini umduğun bir şekilde gülümsedin. Kraliçe rahat görünen büyük koltuklardan birine oturduktan sonra yanını patpatladı.
"Otur lütfen." Göz ucu ile RiJin'e baktığında Kızıl muhafızın hafifçe kafasını salladığını gördün. Sen Kraliçenin yanına otururken o kapının önünde ellerini kavuşturmuş bir şekilde duruyordu.
"Eminim ki seni buraya neden çağırdığımı merak ediyorsun." Kraliçe kafasını hafifçe eğerek kaşlarının altından sana baktı.
"Itiraf etmeliyim ki yol boyu düşüncelerim beni kemirdi Majesteleri." Kraliçe seni şaşırtacak şekilde nazik davranmaya devam ediyordu. Yüzüne hoş bir gülümseme yerleştirip elini, dizinin üstünde duran elinin üstüne koydu.
"Için rahat olsun. Kötü bir niyetle çağırmadım. Pekâlâ, ilk karşılaşmamızda sana haksız ithamlarda bulundum. Kabalığımı mazur gör lütfen söylenen ve yaşananlar bizim büyük bir şoktu." Konuşurken aynı zamanda nereden bulduğunu bilmediğin ufak bir zili çalmıştı. Saniyeler içinde odanın içini temiz ve düzgün giyimli bir kaç hizmetli ve yardımcı cin dolduruvermişti. Ellerinde yiyecekler ve içecekler vardı. Önünüzdeki orta boy masa şimdi ağzına kadar ikram doluydu.
Kraliçenin sana olan tavrı seni şoktan şoka sokarken şaşkınlıkla açılan ağzın ve gözlerinle RiJin'e baktın. Kızıl Muhafızın senin bu haline kıkırdamıştı.
"Kendimi tam olarak açıklayabilmişimdir umarım?" Kraliçe zarif gülümsemesini yüzünden düşürmeden konuştu. Kafanı sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştın.
"Şaşkınlık ve oğlunuzu koruma iç güdüsü ile hareket ediyor olduğunuz için size hak veriyorum. Önemli olan bunu telafi edebilecek olmamız." Kelimelerini seçemeye dikkat ederek konuştun.
"Cor Meum'un yaptığı seçimin en doğrusu olduğunu anlayabiliyorum." Kraliçe içeceklerden birini eline alırken sen onun sözlerine karşılık gülümseyerek teşekkür ettin. "Şimdi, aptal oğlumun sana ne gibi saçma bahaneler sıraladığını bana anlatmanı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon²[Wu YiFan OC]
Fanfiction•2. Kitap!• Wu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve geldiği soy yenilmesi zor güçteydi. Öyleki Ejderha soyu neredeyse tüm Asya Kıtasına hükmediyordu. Sen ise bir 'Nihildin'. Bir anda kesişen yollarınız sizi bir araya getirmişti ve gal...