"Ikramları getirebilirsiniz." Yemek salonunun kapısında bekleyen muhafızın RiJin'e seslendin. RiJin salondan çıkıp mutfak görevlilerine seslenirken sen de gergin ortama alışmaya çalışıyordun.
Veliaht olduğu için masanın baş köşesinde Yifan oturuyordu. Onun solunda Jiyong, sağında Seulgi ve onun yanında da sen vardın. Senin tam karşında Alfa Jongin onun yanında da iki tane Beta vardı. Bir tanesi o kadar sert ve soğuk bakıyordu ki diken üstünde oturuyor gibi hissediyordun.
Masa ikramlıklarla donatılırken Seulgi bacağına vurmuştu hafifçe. Sen de ona geri vurdun. Hanginizin söze gireceği konusunda sessiz bir tartışma başlatmıştınız. Jiyong ikinizin halini fark etmiş gibi gülümsemiş ve ensesini sıvazlamıştı.
"Seni herhangi bir köylü sanmıştım." Seulgi ve senin tartışmana son veren Jongin oldu. Dikkatini ona verip gülümsedin.
"En olmayacak bahçeyi seçmişsiniz Alfa. Yaranız nasıl oldu?"
"Oraya beni getiren kokunuzdu. Yaram da sayenizde oldukça iyi. Sürümdeki şifacım bile durum karşısında oldukça şaşırdı."
"Alfayı tedavi mi ettin?" Jiyong şaşkınlıkla konuştuğunda kafanı salladın.
"Yaralıydı. Elflerin açtığı yara normal yaralar kadar çabuk iyileşmez. Büyükannemden öğrendiklerimle yardımcı oldum Majesteleri." Jiyong memnuniyetle gülümseyip kafasını salladı.
"Kraliyet üyesi misiniz?" Betalardan biri tok sesiyle konuştuğunda ne cevap vereceğini bilememiştin. Zira Yifan aranızdaki bağı sonuna kadar inkâr ediyordu.
"Kendisi nişanlım." Yifan net bir sesle konuştuğunda şaşkınlıkla ona döndün. Kendinden oldukça emin duruyordu. "Iunae Lumen sanırım bu organizyonu sevgili kardeşimle birlikte hazırladınız. Jiyong ve ben sade bir toplantı düşünüyorduk." Jiyong da Yifan'ın sözlerini tastikler bir şekilde kafasını salladı.
Yifan'ın ani yükselişine anlam veremediğin için şaşkınlığın hâlâ sürüyordu. Öylece bakmaya devam ettiğinde Seulgi masanın altından bacağına bir tekme daha attı.
"Ah şey," çatlayan sesini düzeltmek için hafifçe öksürdün "Aslında Kraliçemiz rica etti. Böylesinin daha iyi olacağını düşündük arayı ısıtmak gerek, özellikle kabahat yarıştırıyorsanız." Son cümleni hem Yifan'a hem de Alfa'ya bakarak bir de tek kaşını kaldırarak söyledin. Her ikisi de çocuk gibi suçlulukla gözlerini kaçırmıştı.
"Resmi işleri konuşmadan evvel lütfen biraz yemek yiyelim. Siz belki aç olmayabilirsiniz ama biz sabahtan beri koşturuyoruz." Seulgi bitkin bir sesle konuştuğunda kıkırdadın. Yifan kafasını salladı.
"Sizin için uygun mu Alfa?" Nazik olmaya zorladığı oldukça belli olan bir ses tonu ile Jongin'e döndü. Jiyong kardeşinin haline gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.
"Evet elbette. Prensesi, özellikle 'Şifacımı' bekletmek istemem." Jongin tekrar sana gönderme yaptığında gülümseyerek kafanı salladın. Yifan'ın ciğerleri körük gibi şişmiş gözlerinde kıvılcımlar çakmaya başlamıştı.
***
"Kendi topraklarımızı terk edip buraya yerleşmek bizim istediğimiz bir şey değildi. Doğa Ana Glacies'i cezalandırmak istedi. Biz onların koruyuculuğunu yapıyorduk ancak Glacies halkına ve onu besleyen Doğa Ana'ya olması gerektiği gibi davranmadı." Jongin sonunda konuşulması gereken konuya giriş yapmıştı.
"Doğa Ana buraya gelmenizi mi emretti?" Yifan kaşlarını kaldırarak konuştu.
"Orman Ruhunun bize ilettiği buydu. Glacies'i terk edip Cor Meum'a göç etmemiz söylendi. Başlarda biz de şaşırdık çünkü topraklarınız bize uygun değil. Yaşayabilmek için soğuğa ihtiyaç duyan varlıklarız fakat bize emredilen neyse onu yapmakla da mükellefiz. Doğa Ana'ya karşı gelemezdik." Jongin oldukça kendinden emin bir sesle konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon²[Wu YiFan OC]
Fanfiction•2. Kitap!• Wu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve geldiği soy yenilmesi zor güçteydi. Öyleki Ejderha soyu neredeyse tüm Asya Kıtasına hükmediyordu. Sen ise bir 'Nihildin'. Bir anda kesişen yollarınız sizi bir araya getirmişti ve gal...