Italik yazılar, Kris
Kalın yazılar, Yifan.
Hem italik hem kalın yazılar, Kris ve Yifan.
***Sarayın büyük kapıları açıldığında Kris yerlerde sürünen büyük kanatlarını sırtında toplayıp kucağınsa taşıdığı seninle saraya adım attı.
"Iunae Lumen." Chanyeol baygın yatan kardeşini gördüğünde can acısıyla ona seslendi.
"Kurt pençesi. Hemen şifacıya haber verin benim odama gelsin." Kris, Saray koridorlarında aceleci adımlarla ilerlerken konuştu. Baygın bir halde olsan da konuşulanları duyuyordun.
"Ben getireceğim. Şifacı, şehir hastanesine gitti. Hemen gidip getireceğim." Chanyeol koştur koştur geriye dönüp saraydan çıkmış ve yarı dönüşmüş bir şekilde gökyüzüne havalanmıştı.
"NE OLDU?!" Seulgi şok içinde konuştu. Daha bu sabah sapasağlam gönderdiği kadın kanlar içinde geri dönmüştü. Kris, kardeşine cevap bile vermeden odasına yürümeye devam etti. Odasının önüne geldiğinde kapıda muhafızlar olmadığı için sert bir tekme ile kapıyı açıp odaya girdi.
"Tamam. Şimdi seni yüzüstü yatıracağım sevgilim. Beni duyduğunu biliyorum. Biraz canın yanacak dayan lütfen." Alnına kısa bir öpücük kondurup yavaş hareketlerle seni önce yan bir şekilde ardından yüzüstü yatırdı. Hareket ettirilmenle artan acın yüzünden sızlandın.
Kris önünde diz çöküp yüzüne dökülen saçlarını geriye itti. Gördüğün göz renkleri ile kaşlarını çattın. Biri koyu kırmızıyken diğeri zümrüt yeşiliydi.
"Yifan?" Kısık bir ses tonu ile konuştuğunda karşındaki adam ufak bir tebessüm etmişti.
"Evet. Ben de buradayım." Ikisi aynı anda aynı bedeni paylaşıyordu. Yani Kris seni kurtarmaya geldiğinde Yifan da uyanıktı ve oradaydı. "Şu kanatları Kris daha iyi kullanıyor o yüzden ilk başta onun baskın olmasına izin verdim."
"Kes sesini ahmak. Ben olmasam Pretiosum'un o halde oluşuna hüngür hüngür ağlardın." Kris, Yifan'ın savunmasını kendince yıkarken ikisinin atışmasına kıkırdadın. Sırtın alev almış gibi yanmaya başladığında kıkırtın içine kaçmıştı ne yazık ki.
"Canım çok yanıyor." Acı seni o kadar ele geçirmişti ki yerinde bile kıvranamıyordun.
"Özür dileriz Pretiosum. Daha erken gelmeliydik özür dileriz. Biraz daha dişini sık ne olur canım." Yifan ya da Kris hangisiyse elini tutup eklemlerini okşayıp öpücükler kondurmaya başladığında canın yanmadan nefes almaya çalıştın.
***
Kızıl Saçlı Muhafız Kang RiJin, zincire vurduğu elfler ve kurtlar ile saray bahçesine girerken diğer muhafızlar şaşkınlıkla onu izliyordu. Muhafızın bir omzundan aşağı kan sızıyor parmak uçlarından yere damlıyordu."Muhafız RiJin, yetmez mi bu kadar? Herkesin içinde de mi zincire vurulmuş yürüyeceğiz?" Elf HyunJun adamlarının ve kendisinin görmüş olduğu utanç verici muammele karışısında konuşmuştu. Kurtların ise insan formuna dönmesine izin vermeden onları zincire vurmuştu. Tek zincire vurulmayan Alfa Jongin'di. Elflerden de HyunJun vurulmamıştı.
"Siz benim Majestemin acılar içinde kalmasına sebep oldunuz. Haddinizi aştınız. HEPINIZIN KANIYLA ÜLKEYI KANA BULAMADIĞIMA DUA EDIN!" RiJin'in saçları sinir ve hiddetten alev almaya başlamıştı. "Benim adım Kızıl Muhafız. Yedi göbekten bütün çocuklarınıza, çocuklarımı musallat etmediğime dua edin ki Majestem isterse onu da yaparım. O yüzden ben ağzınıza da Pranga vurmadan sesini kes!" RiJin elinde tuttuğu zincilerin ucunu gürültülü bir şekilde yere bırakıp derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon²[Wu YiFan OC]
Fanfiction•2. Kitap!• Wu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve geldiği soy yenilmesi zor güçteydi. Öyleki Ejderha soyu neredeyse tüm Asya Kıtasına hükmediyordu. Sen ise bir 'Nihildin'. Bir anda kesişen yollarınız sizi bir araya getirmişti ve gal...