Ben geldim. İnşallah bölüm hoşunuza gider:)
Ömer asafla eve geçtik. Daha birbirimizi tanımadığımızdan doğrusu o beni tanımadığından öylece oturuyorduk.
" kahve yapayım mı? " dedim en sonunda. O da kafasını kaldırarak bana baktı.
" sade bir türk kahvesi çok iyi olur da nasıl yapacaksın?" Dedi.
" mutfağa gitmeme yardım edersen gerisini ben yaparım" dedim kısaca.
Hemen ayağa kalktı ve kolumu omzuna atarak beni ayağa kaldırdı. Bu yakınlıktan çok daha yakışıklı göründüğünü söylemiş miydim? Hemen söylüyorum. Bu yakınlıktan baya baya baya yakışıklı görünüyordu. En sonunda mutfağa geldik. O tezgaha yaslanarak beni izlemeye başladı. Ben de izlenilmenin verdiği heyecanla ellerim titreyerek kahveleri hazırlamaya başladım.
"Ecrinle aranızda kötü birşey olmuş galiba" dedi. Ona nasıl anlatmamıştı şaşırmıştım.
"Hayret sana nasıl anlatmadı?" Dedim yapmacık bir merakla.
"Neyi anlatmadı?" Dedi.
"Boşver önemli birşey değil" dedim. O da üstelemedi. İşime gelmişti bu.
Parmak uçlarımda yükselip üst raftan bardak almaya çalışırken elimin üzerinden iri bir el uzanıp aldı.
" bir de küçük değilim dersin ya" deyip güldü. Ama yetti canım ne senin benim boyumla alıp veremediğin.
" hiçte bile. Ben küçük filan değilim bi kere" deyip ömer asafa döndüm. Bu yakınlık tam ölmelik bir yakınlıktı. İki elini tezgaha koymuş ve farketmeden de olsa beni tezgahla arasına sıkıştırmıştı. Biraz daha yaklaşsaydı burunlarımız değecekti. İnşallah horon tepen kalbimin sesini duymuyordur.
" bence çok küçücüksün, ufacıksın, miniciksin" dedi fısıltıyla. Onun ve keskin kahve kokusunun etkisinden çıkmak amacıyla çemkirme moduna girdim." sensin be minicik! Ben küçük de değilim, ufak da değilim hele minik hiç değilim. Hem, hem sen çok dev gib-" derken sözümü kesmesiyle cümlem yarım kalmıştı. Ama konuşarak değil, zaten çok az olan aramızdaki mesafeyi iyice kapatarak kesmişti sözümü. Şimdi konuşsam dudaklarımız birbirine değecekti sanki. Allahım bana ayakta durma gücü ver. Şimdi olmaz, bayılmamalıyım.
" kahve taşıyor" dedi yine fısıltıyla.
" ha?" Dedim.
" kahve taşıyor" dedi. Hassiktir. Kahve. Hemen arkamı dönerek ( tabi dönerken fazla yakın olduğumuzdan dolayı birazcık ufacık sürtünmüş olabilirim) kahveye baktım. Az kalsın taşacaktı. Kahveleri fincanlara boşaltırken saçlarımda bir nefes hissettim. O hala orada mıydı ya? Fincanlari da alıp tepsiye koydum. Yanlarına çikolata ve su koyup oturma odasına yöneldim. Tabi ben bunları yaparken o çoktan arkamdan çekilmiş oturma odasına geçmişti. Kahvesini verdikten sonra kendiminkini de alıp karşıda ki tekli koltuğa oturdum. Sanki biraz önce ki şeyi hiç yaşamamış gibi davranıyordu. Kendisi bilir. Bana hava hoş.
Zaten sevgilisi var zeyşan mal mısın kızım? Niye baksın çocuk sana.
2 saat sonra
"Ne izleyelim?" Dedim.
"Siccin 6" dedi sırıtarak. Muhtemelen böyle filmlerden korktuğumu düşünüyordu. Yanılıyordu beyefendi.
"Seve seve" dedim ben de sırıtarak. Gülmeme biraz şaşırmıştı fakat çabuk toparlamıştı. Mısırı ömer asaf patlatmış ben de o sırada battaniyeleri getirmiştim.
Şuanda saat dört olmasına rağmen ev kapkaranlıktı. Üçlü koltuğa oturarak battaniyeleri üstümüze örttük. Mısırı da ortamına alarak filmi başlattım. Ne kadar ürkütücü sahneler olsa da ifadesizce mısırımı yemeye devam ediyordum. Alışıktım korku filmi izlemeye. Genelde korku filmi izlerdim zaten.
Yavaş yavaş uykumun gelmesiyle gözlerimi kapattım. Yanımdaki sevdiceğimi düşünerek uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda göbeğimde bir baskı hissettim.
Hassiktir.
Ömer asaf, kollarını açık olan göbeğime sarmış ve kafasını da göbeğime koymuş ağzı hafif açık uyuyordu. Yavaşça onu uyandırmamaya dikkat ederek kalkmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü milim kıpırdayamamıştım. Biraz daha hareketlendiğimde göbeğime daha sıkı sarılıp konuştu.
"Hareket etme" dedi. Sesi çok derinden gelmişti ve ben iç çekmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Ömer asaf, kalkmalısın. Hem bişeyler yemeliyiz." Dedim. Kafasını kaldırarak bana baktı ve geri yattı.
"Benim yerim rahat" dedi dediklerimi umursamayarak. Ölümüm ellerinden olacak adam.
"Ama acıkmadın mı?" Dedim sertçe yutkunurken. Nefesi karnıma değiyordu ve şuan hayallerimden bile öteydi.
"Acıkmadım zeyşan" dedi hala uyumaya çalışarak.
"Tamam o zaman uyu sen" dedim sessizce. Şuan kalbimin sesini duyacak olsaydı, kesinlikle rezil olurdum.
Ömer asaf uyuyup uyandıktan sonra gitmek için ayaklanmıştı. Farkettirmeden bol bol fotoğrafını çekmiştim ve mesajına cevap vermiştim.
Ömer asaf: sanane?
Bilinmeyen numara: bak koçum olmuyor böyle.
Yazıp gönderdim.
Ömer asaf Uyandıktan sonra hazırlanmış ve yolcu etmek için ben de peşinden gittim.
"Yarın yine gelirim." Dedi.
"Vicdanını rahatlatmak için böyle bişey yapmak zorunda değilsin ömer asaf. Hem ben gayet rahat yürüyebiliyorum." Dedim. Her ne kadar gelmesini istesemde hevesli görünmemem gerekiyordu.
"Geleceğim zeyşan" dedi gözlerime bakarak. görüşürüz diyerek kapıyı açtım. Ve gelen kişiyle gözlerim büyüdü.
Bunun burda ne işi vardı ki?
Yıldızı parlatmanız beni mutlu eder:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi (Yarı Texting)
ChickLit(TAMAMLANDI) (Sadece birkaç bölümü textingdir.) Geçmişi yaralarla dolu bir kadın ve bir adam, tapılası şekilde kızın gönlünü çalmış. Kadın en sonunda cesaretini toplayarak sevdiğine yazacak. Peki sonra? Sonra ne olacak? Gelin hep beraber görelim ;)...