Ayrılmam istersen hiç yanından,
Çağırsan gelirim çok uzaklardan.
Eskiden korkardım yalnızlıktan,
Korkmam artık sen varsın...
-------------Telefonu kapattım ve kenara koydum. Yatağın içinde bağdaş kurmuş yanımda gözlerini kırpıştıran ve ne olduğunu anlamaya çalışan Vural'a bakıyordum. Konuşurken uyanmamıştı. İçimde ne olduğunu bilmediğim bir his ayaklarını yere vura vura büyüyordu ve ben onu dizginleyemiyordum.
"Melek?"
Vural doğrulmuş neden boş boş etrafa baktığımı anlamaya çalışıyordu.
"Günaydın."
Telefonda Sonja ile ne konuştuğumu ona anlatacaktım ancak henüz kendine gelememişti. Ayrıca biraz cesaret toplamam gerekiyordu, ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Şöyle bir yüzümü kontrol edip eliyle yüzünü kaşıdı.
"Günaydın."
Kendimi gerisin geri yatağa bıraktım. İşe gitme zorunluluğumun olmaması bana garip bir boşluk yaşatıyordu ancak bundan rahatsız değildim. Son zamanlarda aksatıyordum ve bu başımı iyice ağrıtıyordu.
Vural kolundan destek alarak bana doğru eğildi ve yüzümün üstüne düşmüş saçlarımı geri ittirdi. Parmaklarının tersiyle yüzümü okşarken dudakları alnımı buldu.
"Kiminle konuşuyordun?"
Cümlesi hesap soran bir cümle olsa da Vural'daki yalnızca bir meraktı. Elimi yüzüne götürdüm ve yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşadım.
"Kahvaltı ederken anlatayım mı? Haydi duşa gir, ben de yatağı toplayayım."
Henüz anlatabileceğimi düşünmüyordum. Aslında Sonja'nın söylediklerinden sonra uzun bir süre kendime gelememem gerekiyordu ancak gelin görün ki durgun bir deniz kadar sakindim.
"Bu hiç hoşuma gitmedi Melek."
dese de yataktan çıktı ve banyoya gitti.
Güne göğüs germeme yetecek kadar derin bir nefes aldım ve yataktan çıktım. Üstümdeki siyah tişörtün eteklerini çekiştirdim ve birkaç saniye için boş boş yere baktım.
"Kendine gel." diye mırıldandım. "Mısra kendine gel. Saçmalamayı kes."
Nedensiz bir sinirle yatağı toplarken sanki Elijah'ı saçlarından çekermiş gibi çekiştiriyordum yatak örtüsünü. Saçlarım dağılmış, yüzüme gelip duruyordu ve inatla üfleyerek onları ıslah etmeye uğraşıyordum. Sonunda örtüyle verdiğim kavgayı kazanarak işimi bitirdim ve kendimi yere bıraktım. Sırtımı yatağa dayayıp gözlerimi kapattım ve yolundan çıkmış nefeslerimi düzenlemeye çalıştım.
Sonja... Onunla ne zamandır görüşmüyordum? Kaç yıl olmuştu onunla tüm iletişimimi keseli? Sınırlı sayıda kız arkadaşımdan biriydi eskiden Sonja, ancak İsviçre'yi terk ettiğimde diğer herkes gibi onu da ardımda bırakmıştım. Şimdi kalkmış, yine bana yardım etmek için abisini, en değerlisini karşısına alıyordu.
Açılan kapının sesiyle gözlerimi açtım ve belinde havlu, ıslak saçlarıyla içeri giren Vural'a dikkat kesildim. Muzip bakışlarla beni süzüyordu. Ayağa kalktım ve yanından geçip banyoya gitmeye çalıştım. Kolu yolumu değiştirip varış noktamı bedeni olarak belirledi. Çıplak gövdesi büyüdükçe büyüyordu sanki ve ben kolunun altında minicik duruyordum. Başını eğip kulağımın arkasını öptü yavaşça. Ben de kollarımı ona doladım ve kokusunun keyfini sürdüm. Eli yükseldi ve saçlarımı buldu. Sabahın köründe neden böyle bir yakınlık içine girdik bilmiyordum ancak bundan hoşnut olmadığım söylenemezdi. Hayatımın her saniyesini güzelleştiren bir enerjisi vardı Vural'ın. Bitmek tükenmek bilmeyen bir inancı, beni içine alıp başımı döndüren bir sevgisi, aklımın almadığı bir gücü, 11 bilinmeyenli denklemleri çözebilecek bir zekası ve kocaman, koskocaman bir yüreği vardı onun. Onu sevmemek için hiçbir sebep bırakmıyordu ki bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ (Tamamlandı)
Romance18 yaşında ölmüştü genç kız. Şimdilerde 30'una yaklaşıyordu. Sağlıklı ama ölü bir kadının yeniden doğuşuna şahitlik etti fırtına. Ve bu mezardan çıkıp yeniden doğuşun hikayesiydi. Mısra ve Vural'ın hikayesi...