-Mısra
Söylediklerine anlam yüklemek biraz zamanımı aldı. Elime boş bir defter vermiş ve o deftere yeni bir masal yazabileceğini söylemişti. Kafamda pratikte yaşanabileceğine inandığım yüzlerce soru aynı anda baş kaldırdı 'İlk bahane ben olmalıyım, önce beni ileri sür!' Boynumu okşayan eli belime, diğer elinin yanına inmiş, kolları karnımı sarıyordu. Benimse kollarım birer sopaymış gibi iki yanımda ruhsuzca sallanıyordu. Başını gömdüğü boynum bir an olsun hareket etmiyordu. Yıllardır durmuş olan zaman algımın üstüne, bir kez daha durmuştu sanki zaman. Karşımızda geceyi aydınlatan havai fişekler, etrafımızı sarmış minik mumlar, etrafımı saran kolları, bana vaat ettiği masalın ön gösterimi gibiydi. Kollarını üzerimden çekip yüzümü ona döndüm. Ona doğru bir adım attım, sonra bir adım daha. Geri gitmesini istiyordum. Ne istediğimi anlayıp adım adım geri gitmeye başladı. Ben de ona doğru ilerledim. Derin bir nefes alıp, sesimin hala yerinde olduğuna emin olduktan sonra cümleme başladım. "Biliyor musun? 5 yıl önce, haziran falan diye hatırlıyorum, böyle bir uçurumdaydım. En ucunda." Adım adım geri gitmeye başladım. "Saatlerce ağladıktan sonra evden çıkıp bilincim dışında yürüyüp yürüyüp tam da böyle bir yerde durdum. Kollarımı iki yana açıp son adımlarımı atmaya hazırlandım. Ayaklarımın ucu boşluğa bakıyordu." Tıpkı daha önce de yaptığım gibi kollarımı iki yana açmış geri geri yürüyordum. "Sonra ne oldu biliyor musun? Neden durdum?" Endişeli gözlerle bana bakıyordu, başını hayır anlamında salladı. "Aklıma yazdığı o iğrenç mektup geldi. Cenazeye gittiğimde Perihan teyze vermişti mektubu. Açma cesaretini Almanya uçağındayken gösterebilmiştim. İnci gibi elyazısı diyordu ki eğer kendimi öldürmeye çalışırsam beni asla ama asla affetmeyecekti. Uzun ve mutlu bir hayatım olmalıymış. O mektubu okuduktan sonraki beş yıl yapmak istediğim tek şey ölmek oldu." Alayla kahkaha attım. "Aldığım her nefeste ölmek istedim, attığım her adımda takılıp düşmeyi ve bir tırın üstümden geçmesini diledim. Normal bir davranış değil farkındayım, ama o olmadan gökyüzünün güneşli yüzünü de görmek istemedim işte. Tam burda, adımımı atıp boşluğun heterojen bir parçası olacakken, eğer ölürsem onun çok üzüleceğini düşündüm." Aklımı kaybetmiş gibi gülüyordu yüzüm. "Ben kimdim de Safa'yı üzebilirdim ki?" Kollarımı indirip derin bir nefes aldım. Adımımı tekrar Vural'a yönlendirdim. "Son beş yıldır düzelmeye çalışıyorum. Acıdan sıyrılıp yeni bir hayata başlamak istiyorum ama ne zaman bu yolda bir adım atsam kendimi dünyanın en berbat insanıymış gibi hissediyorum. O toprağın altındayken ben nasıl mutlu olabilirim? Bu ne kadar da büyük bir bencillik? Her gece rüyalarımda tekrar tekrar ölüyorken ben nasıl rahat rahat devam edebilirim ki hayata? Beni öptüğünde... Beni öptüğünde onu aldattığım için kendimden nefret ettim. Sonra fark ettim ki o gideli 10 yıl olmuş. Ama deniyorum. Buraya geldiğimden beri geçirdiğim kriz sayısı da azaldı, artık ayda bir sabahlıyorum. Deniyorum Vural." Ona yaklaşmıştım. Bir anlık cesaretle gözlerine baktığımda gözlerinde acımayla şefkat arası bir bakış yakaladım. "Yapamıyorum ama. Onu arkada bırakamıyorum. Yeni bir hayata başlamayı deniyorum ama yapamıyorum Vural. " Kalan son nefesimle fısıldadım. "Kurtar beni." Dizlerim beni taşımayı reddettiğinde dizlerimin üstüne düştüm. Yerdeki minik taşların dizlerime battığını hissettim. Bir an sonra Vural karşıma oturup başımı iki elinin arasına alıp gözlerini gözlerime dikti. Hiçbir şey söylemeden başımı omzunun üstüne koydu, saçlarımı okşadı. Saçlarımın arasında hissettim dudakalarını. Gözyaşlarım tek tek gözümden düşüyordu. Başımı çekip önce ellerimde gözlerimi kuruladım. "Teşekkür ederim." dedim. Dudağımı ısırıyordum. "Ne için?" diye sordu anlamaz bir ifadeyle. "Hediyen için. Bu çok güzeldi." Elimden gelenin en iyisini yaparak gülümsedim. "Benim için zevkti prenses." Prenses mi? Gerçekten mi? Ağzımdan bir 'hah' sesi çıktı. Gülümseyerek ayağa kalktı ve kalkmam için bana ellerini uzattı. Ellerini tutup ayağa kalktım ama adımı atmadan önce yine elinden destek alarak eğildim ve ayakkabılarımı çıkardım. "Elbise gerçekten çok hoş ama ayakkabılar tüm gece canıma okudu." İkimizde güldüğümüzde arabaya yönelmemi sağladı ama durdum. "Mumlar." dedim. "Durup dururken bir yangına sebep olmak istemem." dedim. "Halledecekler." dedi kısaca. Kaşlarımı çattım, ne yani iki mumu söndüremezmiydik? İnatla önce arabaya gidip ayakkabılarımı bıraktım ve çıplak ayaklarımla dönüp tek tek mumları söndürmeye başladım. Birazdan o da yanımda eğilmiş bana yardım ediyordu. "Çok inatçısın Mısra çok." Yalnızca gülümsedim. İşimiz bittiğinde içimde garip bir mutlulukla arabanın yolcu koltuğuna oturdum. Dikkatli bir şekilde bizi anayola soktuğunda gözünü yoldan ayırıp bana baktı. "Ne oldu?" dedim, korkuyordum. Trafik kazalarından ölümüne korkuyordum, nedenini tahmin edersiniz. "Bir şey olmadı. Sadece çok güzel görünüyorsun." Ruhsuzca gülümseyip "Pekala, arabadan indiğimizde de bana bakabilirsin. Şimdi lütfen yola odaklan." dedim. Cevap vermesine olanak sağlamadan herhangi bir şarkıyı açtıp başımı geriye yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ (Tamamlandı)
Romance18 yaşında ölmüştü genç kız. Şimdilerde 30'una yaklaşıyordu. Sağlıklı ama ölü bir kadının yeniden doğuşuna şahitlik etti fırtına. Ve bu mezardan çıkıp yeniden doğuşun hikayesiydi. Mısra ve Vural'ın hikayesi...