Bölüm 52

18K 746 88
                                    

Ve elimde bir cinayet, kalbimde kan lekesi

İzleri sildim evet, üstünde cesetleri...

Seni ben sevdim...

Seni hep bildim...

----------------------

Yataktan çıkmak istememem normal miydi? Gece zorla eve getirmişti annem, günlerdir olduğu gibi sakinleştiricilerimi içirerek uyumamı beklemişti. Yarısını yutmadığım ilaçları o gittikten sonra çıkarmıştım ağzımdan. Hepsini değil ama. Biliyordum, yarın, uyumadan gitseydim hastaneye, ben de onunla aynı yere giderdim. Dinlenmeye, güç toplamaya ihtiyacım vardı. Yatakta tek kolumun üzerine kıvrılıp göz yaşlarımın bu gece de düşmesine izin verdim. Bu son geceydi.

O nasıl hissediyordu? Ne düşünüyordu? Hala vazgeçme şansı vardı, acaba vazgeçer miydi?

Aylardır yaşadıklarını biliyordum. Altına yaptığını gördüğümde gözündeki acı elle tutulabilecek kadar gerçekti, kaza onu yerle bir etmişti. Peki, hala bencilce ölmemesini istemem normal miydi?

Kararını vermişti ama beni, annesini ya da babasını hatta küçük kardeşi İrem'i bile düşünmemişti. Arkada kalanlara hiç acımamıştı. Empati kurmaya, ona hak vermeye çalışıyordum ama düşünürken bile diri diri beni yakan düşünceler gerçeğe dönüştüğünde ne hissedeceğimi aklımın ucundan bile geçiremiyordum.

Aldığım nefesin ciğerlerimi dolduramadığını fark ettim. Yataktan kalkıp pencereyi açmak dünyanın en zor işi de olsa, altın madalyaya layık bir performansla, kalan son gücümü kullanarak, pencereyi açtım ve kolumu pervaza dayayarak temiz havayı içime çekmeye çalıştım. Göz yaşlarım bir ritim tutturmuş, artık benden komut almadan, akmaya devam ediyorlardı. Saat 2'de her şey bitecekti. Onun için. O yüzden saat 1'den önce gitmeyecektim hastahaneye. Kesin kararlıydım, son an dahil yanında olacaktım. Bunu ben istemiştim, ona kalsa yarın hastahaneye bile gitmemem gerekiyordu ama yürek yemiştim ya, inat etmiştim ben yanında olacağım diye. Ona da söyleyecek fazla bir şey bırakmamıştım.

Uyandığımda güneş gökyüzündeki yolunu neredeyse yarılamıştı. Bugüne kadar tek bir derse, buluşmaya geç kalmamış, uyanmak için mızmızlık yapmamış ben, yataktan çıkmamayı ilk kez bu kadar istiyordum. Sanki yatakta kalırsam mutlak son gerçekleşmeyecekti.

Kimi kandırıyordum ki? Kafasına koymuştu, onu durdurmak imkansızdı.

Yataktan çıktım ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkarken hayatımda hiç bu kadar zor bir iş yaptığımı hatırlamıyordum. Banyodan çıktım ve üzerimi değiştirdim. Basit ve sade. Normalde rengarenk giyinmeyi çok seven biriydim, neonlar, matlar, pasteller... Her rengin her türünü mutlaka giyerdim ama bugün... Siyah kısa kollu bir tişört, siyah bir pantolon, siyah spor ayakkabılar. Erkenden yas tutmaya başlamıştım.

Bu günden sonra kaç renk kalacaktı ki hayatımda?

Aynada kendinize bakarken takılı kaldığınız oldu mu hiç? Aslında hiçbir kusur yoktur ama bir eksiğiniz varmış gibi hissedersiniz de onu arar durursunuz. Bulamayınca da bakışlarınız gözlerinizde kalır hani. Kendinizle bakışırsınız. Kendinizden güç alabilmek için. Bakışlarım ağlamaktan ve uykusuzluktan şişmiş, kızarmış gözlerime takılı kalmıştı benim de. Daha şimdiden içimde bir boşluk vardı, iki saat sonra neler hissedeceğimi tahmin bile edemiyordum. Annem kapımı tıklattığında gözümden kaçıveren tek damlayı siliyordum. Bugün ağlamayacaktım, en azından 2'ye kadar. Öyle söz vermiştim.

"Kızım hazır mısın?"

Ölü gözlerle son iki haftadır annem olduğunu hatırlamış rolü yapan Yonca Tokdemir'e başımı salladım. Beklemenin yeri yoktu.Telefonumu bile almadan odadan hemen ardından da evden çıktım. Kahvaltı masasına oturmayacağımı tahmin etmiş olsa gerek annem elimi küçük bir sandviç tutuşturdu arabaya binerken. Kemerimi bağlamak, 6 ay öncesine kadar hiç umurumda olmamış olsa da 6 aydır arabaya adımımı atar atmaz kemere yapışıyordum. Safa'nın kazasından sonra, her ne kadar Safa'nın sıkıntısı sıkışıp kalmaktan kaynaklanıyor olsa da, Elijah'ın arabadan fırlayıp bacağının birden çok yerini kırıklarla doldurduğunu biliyordum. Cenazeye tekerlekli sandalyeyle katılacaktı.

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin