Bölüm 14

20.5K 1.1K 17
                                    

Gözlerimi açıp, ayaklarımın üstünde durabilecek yetiye sahip olduğumu anlamam biraz zaman aldı. Eli sanki ayakta duramakta zorlandığımı anlamış gibi belime sarılmıştı, ama sahiplenen bir dokunuş da değildi. Sadece destek oluyordu. Uzay, lacivert takım elbisesinin içinde bizi süzüyordu baştan aşağı. Bana öyle bir bakışı vardı ki bir an belimi sıkıca saran siyah elbisem üstüme 8 beden küçük geldi. Nefes alamadığımı hissettim. Gerçekten şuan mı gelmesi gerekiyordu? Başımı Vural'a çevirdim. Gözlerini kısmış, ifadesiz yüzüyle Uzay'ı süzüyordu. Uzay'sa sadece bize bakıyordu. Gözleri bir an Vural'ın belimi saran eline kaydı. Orada biraz oyalandıktan sonra yine bana döndü. "Bu herif için mi beni reddettin?" Gözlerimi kapattım. Ölmek mi istiyordu illa? "Uzay git." "Ah tabi, işinizi böldüm, üzgünüm. Nerde devam edecektiniz? Yoksa kuzeninin nişanında tuvalet seksine mi yol alıyordunuz?" Tam adımımı atıp suratına tokadı basacakken Vural benden önce davrandı, hızla Uzay'ın yüzüne yumruğunu geçirdi. Bunu beklemiyordum. Şaşkınlıkla bir çığlık koyverdim. Vural geri dönüp, Uzay'ı hiç umursamadan smokininin yakasını düzeltti, bana doğru gelip elini tekrar belime koydu. "Sonra konuşuruz. Önce Talha'yı tebrik etmeliyim. " afalladım ama beklememe müsade etmedi. Belimdeki eliyle beni kapıya yönlendirdi. Büyük kapıdan içeri girip, loş ışıkta slow müzikte dans eden insanların arasında dans eden Talha ve Sevil'e ulaştık. Talha sanki hakkında yüzlerce laf söylememiş, kırk yıllık arkadaşıymış gibi Vural'a sarıldı. "Tebrikler, çok mutlu olun." dedi Vural kısaca. Ben kenarda sessizce onları bekliyordum. Giydiğim yüksek topuklar beni fazlasıyla zorluyordu. O sırada Sevil'in abisi, adını unutmuştum, Sevil'le dans etmek için onu yanımızdan ayırdı. Talha da beklemeden beni kollarına çekti. Ellerini belime koyduğunda "Ne o kaptan? Yeni arkadaşlar edinmişsin?" dedim. "Öyle oldu. Bana karşı koyamayacağım tekliflerle geldi. Adam zengin." dedi ve güldü. İkimiz de Talha'nın kişisel servetinin bir sınırı olmadığını biliyorduk. "Nerden esti? Fikrini değiştiren ne?" Ciddiyetle sordum. "Tanıdığım adamlara benzemiyormuş. Beni kazandı, ne diyebilirim? İyi konuşuyor işte. " Başımı salladım. İyi konuştuğunu biliyordum. Ama Talha'yı tavlayacak ne yaptığını ölümüne merak ediyordum. Acaba az önce dilini ağzımda dolaştırdığını bilse bu kadar sakin olur muydu? "Artık mutlu olmanı istiyorum Sümüklü. Artık mutlu olmalısın. Safa'yı biraz rahat bırakmanın vakti geldi." Söyledikleriyle içimde garip bir his oluştu. Ben az önce Vural'la öpüşmüştüm. Kendi isteğimde, bilerek, farkında olarak, içim titreyerek. Ben ne yapmıştım? Vural? Karşılık vermiştim ben ona. Gözlerim dolarken, mutluluğunun arasında benim üzüldüğümü görmesin diye başımı Talha'nın omzuna yasladım. Gözlerim kapanırken içimde oluşan acı beni yerle bir etti. Bacaklarım uyuşmaya başlamıştı ki arkadamda, elimi Talha'nın omzundan alan ve beni ondan ayıran biri durdu. Dans partnerim bir anda değişmişti. Vural endişeli gözlerle bana bakıyordu. "Rengin soldu. İyi misin?" Aramızdaki mesafeyi arttırdım. Başımı onaylar anlamda salladım. Seninle öpüştüğüm ve Safa'yı birkaç dakika aklımdan çıkardığım için dünyanın en kötü insanıyım diyemezdim ona. İnanmamıştı ama sesini çıkarmadı. Aramızı açmam umrunda olmadan bana tekrar yaklaştı. Ben uzaklaştım, o yaklaştı. Umursamadı. Şarkı son notalarını salonda çınlatırken ben de kollarımı ondan ayırıp masalardan birine iliştim. Yorgundum. Yarın iş yoktu. Eve gidip uyumak istiyorum. Talha'yı gördüm. Vural'la konuşuyordu. Talha duyamadığım bir şeyi başıyla onayladı ve Vural bana yöneldi. Onunla konuşmak istemiyordum, hemen arkamı dönüp hareket ettim ama affetmedi. Kolumdan tuttu, "Hadi gidelim. " Diyip beni peşinden sürükledi. İsteyip istemediğimi sormadan, Talha ya da Sevil'le vedalaşmama izin vermeden beni dışarı sürükledi. Kendi arabasının önünde durduğumuzda kısık bir sesle "Arabam." Dedim. Bir ay içinde BMW servisten gelmişti. Ona yeniden kavuşmak güzel histi. "Hallederim. Bin. " Hollodorom, bon. Salak. Hırsla arabaya binip kemerimi bağladım. O da sürücü koltuğuna oturup kemerini bağladı. Araba sessizce çalışıp otoparktan çıktı. Evin yoluna girmedi. Başka bir yere gidiyorduk. "Nereye gidiyoruz?" "Konuşmak istediğim bir şeyler var. Hava güzel, eve girmeyelim." Fikrimi bile sormadı. Bu salak elbise ve bu gerizekalı ayakkabılarla beni nereye götürüyordu acaba? Hayal gücümü fazla zorlamadı, araba sahilde durdu. Arabadan inmeden "Bekle." Dedi. İnip bagajı açtı. Kapımı açtığında elinde bir mont vardı. "Gel, üşürsün böyle, bunu giy. " Dedi. Bir şey demeden montu üzerime geçirmesine izin verdim, hava soğuktu. Aklımda hala Safa'yı yok sayıp onu öpüşüm vardı. Bunu nasıl yapabilmiştim? Arabanın kaputuna yaslandık. Nerden başlayacaktık? Ne olacaktık artık? "Nasılsın?" İyi başlangıç. "iyiyim." Fısıldamak bu dönemde hobim haline gelmişti. "Seni öptüm." Düzeltiyorum, kötü başlangıç. Başımı salladım. "İki kere. " Tekrar başımı salladım. "Sen de beni öptün." Tepki vermedim. "Son bir ayda seni rahatsız eden bir şey oldu mu? Şu sapıktan bahsediyorum." 3 kargo ve 1 mektup gelmişti. Her birinde sabahlara kadar ağlamıştım. Başımı onaylar anlamda salladım. "Bir şeyler yakaladım Mısra ama bunlar seni ne kadar mutlu eder bilmiyorum." "Şimdi değil. Çok yorgunum. Eve gidelim mi?" İçimde en ufak bir his kırıntısı yoktu acıdan başka. Safa'yı aldatmış olduğum gerçeği beni kasıp kavuruyordu. Ona verdiğim sözü tutamamıştım. Dudaklarım ondan başka birinin tadını almıştı. Ve bedenim ilk kez tamamlandığını hissetmişti. Sanki hiç dolduramadığım bir boşluk varmış ve ben onu bir anda doldurmuşum gibi. En çok bu yüzden kötü hissediyordum. Safa'yla hiç böyle olmamıştı. Belki de çok toy olmamızdan kaynaklıydı, bilmiyorum. Bir öpücük içimi ilk kez böyle titretmişti. Beni başıyla onayladı, benimle birlikte yolcu koltuğuna doğru geldi. Kapımı açtı ama binmemi engelledi. Başını boynuma gömdü, derin derin kokladı. Bacaklarım çözüldü, yere düşmeye meylettim ancak kolları hemen beni kavradı. "Ayakkabılar." dedim güçlükle. Suçu atacak kimse bulamamıştım. Gülümsedi ve geniş kuyruklu elbisemin alt kısmına eğildi. Etek kısmını kaldırıp giydiğim uzun topuklu ayakkabıları narince ayağımdan çıkardı. Açık kapıyla koltuk arasında sıkışmış, nefes nefese kalmıştım. Nefesini bacaklarımda hissediyordum. Eteğimin altından çıkmadan önce ayak bileğime bir öpücük kondurdu. Ayakkabılarım elinde bana sırıttı. Hiçbir tepki vermeden koltuğa oturdum. Çıplak ayaklarım elbisemin altından görünmüyordu. Eve gidene kadar hiç sesimi çıkarmadım. O da konuşmadı. Evin önünde park ettiğinde kapıyı açmak için eğildim ama durmamı söyledi. Kapımı açıp beni kucağına aldı. Sen ne iş? Bahçeden içeri girdi, dış kapının önünde duraksadı. Kucağımda sakladığım ellerime bakıyordum. "Ceketimin iç cebinde anahtar var. Kapıyı açarsan hoş olur. " "Evimin anahtarı sende ne arıyor? İndir beni." Derince ofladı ve beni yere bıraktı. "Az önce Talha yedek anahtarı verdi. " Pekala olasıydı. Yedeğimi yeniden Talha'ya vermiştim. Bir şey demedim. Ellerim bana sormadan ceketine uzandı. İç cebinde anahtarı bulup kapıya döndüm. Kapıyı açıp içeri girdim. Ona iyi geceler demek için arkamı döndüm. Yüzümle yüzü arasında mesafe yoktu. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. "İyi geceler." dedi. Beni çıldırtmaya çalışıyordu. "İyi geceler." dedim. Yüzümü zorla da olsa geri çektim ve kapıyı kapattım. Hızla odama çıkıp üstümü çıkarmaya giriştim. Elbisenin arkadaki fermuarını indirmek için cebelleşirken bir el beni yormadan fermuarı aşağı indirdi ve çıplak sırtımı ortaya çıkardı. Ellerim elbiseyi önden kavradı ve düşmesine engel oldu. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı, Vural 32 diş sırıtarak elindeki anahtarları gösterdi, cebine attı ve odadan çıktı. Birazdan kapanan dış kapıyı duydum. Çığlık atarak elime iç çamaşırlarımı alarak banyoya gittim ve elbiseden kurtuldum. Kısa bir duş alıp iç çamaşırı giyip üstüme de bir tişört giydim. Altıma giyecek bir şey almamıştım, fazla sıcak hissediyordum. Odama döndüğümde pencereme gözüm kaydı. Kolunu pervaza dayamış hayran hayran açık penceresinden beni izliyordu. İç çamaşırlarımı banyoda giydiğime şükrettim. Bir an pencereye yaklaşıp mesafeyi hesapladım. Sonra hemen solda kalan makyaj masamdan bir tarak çekip aldım ve doğrudan ona fırlattım. Tam isabet, acıyla yere eğilip zıplamaya başladı. "İyi geceler." Diye seslendim ve uyumak için yatağa gittim.

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin