Baby it's you. You're the one I love, you're the one I need, you're the only one I see.
Come on baby it's you.
You're the one that gives your all.
You're the one I can always call.
When I need you make everything stop.
Finally you put my love on top.
(Bu sensin. Sevdiğim tek adam, ihtiyacım olan tek kişi, gözümün gördüğü tek beden.
Hadi ama bu sensin.
Sahip olduğu her şeyi bana verebilecek olan.
Her zaman arayabilecek olduğum.
İhtiyacım olduğunda her şeyi durdurabilecek olan.
Sonunda aşkımı zirveye taşıdın.)
---------------------------------
Gözlerimi devirsem de haline gülmeden edemedim. Elimi yanağına koydum ve dudaklarına bir öpücük bıraktım.
"Kaptan'a sen söylersin."
Onayladığını görmek için gözlerine baktım. Gülümseyerek başını salladı. İkimizin de yüzünde geniş gülümsemeler, nikah dairesine girdik. Ellerimiz birbirine kilitlenmişti.
İşlemlere başlamak için gerekli raporları öğrendik. Vural beni bıraktıktan sonra bensiz alabileceklerini almak için ayrıldı. Yemekten sonra beni almaya geldiğinde sağlık raporu almaya gidecektik.
Carmen'le sözleştiğimiz restoranın önünde tam vaktinde durduğumuzda hırsla öptü dudaklarımı.
"Tadını bilmiyorken daha kolaydı. Nasıl bekleyeceğimi biliyorum bile."
Güldüm ve bir şey söylemeden arabadan indim. Restorana girdiğimde içeriye biraz bakınmak durumunda kaldım. Carmen en köşede, iki camın kesiştiği yerde başını dosyalara gömmüş, neredeyse kaybolmuştu.
Karşısına oturduğumda mahcupça gülümsedi ve elini uzattı.
"Sorry, couldn't waste time. I'm really busy by the mean of the word." (Üzgünüm, zaman harcamayı göz alamadım. Kelimenin tam anlamıyla çok yoğunum.)
"Hiç sorun değil, erken geldin zaten sanırım."
Dosyalarını kapatıp kenara çekti.
"Aynen, fırsatını bulur bulmaz kaçtım ofisten."
Benim gelmemle yanımıza gelen garsona öğlen yemeği için hafif bir şeyler söyledik ve siparişlerimizin gelmesini beklemeye başladık.
"Telefonda birkaç sorun olduğundan bahsetmiştin Mısra. Hangi konular olduğunu açar mısın biraz?"
Çantamdan bana verdiği dosyayı çıkardım ve işaretlediğim yerleri aramaya koyuldum.
"İlk olarak, kış kreasyonunun çekimlerinin bir kısmı yurt dışında diye not düşülmüş. Hangi ülke olduğuna karar verdiniz mi?"
"Tokyo ya da Seul olarak düşünüyoruz. Uzak doğu uzun zamandır kullanmak istediğimiz bölgelerden."
Başımla onayladım.
"Ve bu çekimler ekim ayında?"
"Aynen öyle."
"Yanlış anlaşılmak istemem ama markanın yalnızca Türkiye ayağıyla ilgili bir çekimde neden Kore'ye gidiyoruz ki?"
Carmen bir an şaşkınlıkla bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ (Tamamlandı)
Romance18 yaşında ölmüştü genç kız. Şimdilerde 30'una yaklaşıyordu. Sağlıklı ama ölü bir kadının yeniden doğuşuna şahitlik etti fırtına. Ve bu mezardan çıkıp yeniden doğuşun hikayesiydi. Mısra ve Vural'ın hikayesi...