- Sınavı iyi geçen geçmeyen kim varsa, bu berbat eğitim sisteminin içinde yitip gitmeden istedikleri yerlere gelmeleri dileğiyle.
İyi okumalar.
-------------
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar.
-------------
Sessiz adımlarla hastane bahçesine adım attım. Babam, içindekileri döktükten sonra hemşirenin zorlamasıyla uyumuştu. Bense tüm gece susmayacak düşüncelerimle baş başa kalmıştım. Anlatıp kurtulmuştu, benim için fark eden bir şey var mıydı?
Olmalı mıydı?
"Nereye kaçtın? Kepek, buraya gel kızım."
Günün sıcağına rağmen geceleri soğuyan hava yüzünden üstüme aldığım hırkaya biraz daha sarındım ve duyduğum sese yöneldim.
"Kepek, kızım gel buraya. Abin üzülecek ama, gel haydi."
Sahneyi size şöyle açıklayayım, küçük bir oğlan, biraz ileride yine küçük kahve rengi tüyleri olan bir köpeğe sesleniyor ve ona gelmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu.
Aklımdaki her şeyden uzaklaşarak ufaklığın yanından geçtim ve köpeği kucağıma aldım.
"Biraz sevip abiye öyle geri versem olur mu?"
"Olur abla, çok sağol. Bir türlü gelmedi bana. Aslında yakalardım da, zor kullanmak olmaz dedim."
Küçük delikanlı kendine fazla güveniyordu anlaşılan.
"Gel böyle, oturalım biraz ama annen ya da baban biliyor mu Kepek'in peşinde olduğunu?"
"Babam biliyor abla sorun yok. Sen istediğin kadar sev."
Peşimde çocukla birlikte banklardan birine oturdum. Kepek kucağımda uslu uslu patisini yalıyordu.
"Tanışmadık, ben Mısra. Sen kimsin küçük adam?"
Kepek'i tek elime alarak uzattığım elimi sıktı küçük elleriyle.
"Safa benim adım. Tanıştığımıza memnun oldum ama şimdi hatırladım ben seni zaten tanıyorum. Televizyonda görmüştüm."
Safa.
Bu bana kaderimin bir oyunu muydu?
"Ben de tanıştığıma memnun oldum. Kaç yaşındasın Safa?"
"8 Mısra abla."
8 yaşındayken Safa'nın nasıl göründüğünü hatırlamaya çalıştım ama başarılı olamadım.
Diğer elimle Kepek'i sevmeye devam ettim.
"Söyle bakalım, ne işin var hastanede hem de Kepek'le?"
"Babamın bir arkadaşının yeni bebeği olmuş. Babam onu görmeye gitti ama ben yanımda Kepek olduğu için içeriye giremedim. Zaten babam içeri girer girmez Kepek de bu tarafa kaçtı."
"Annen yanınızda değil miydi?"
"Yok değil. Annem üç sene önce gitti. Yani babam öldüğünü söyledi."
Bu küçük adam büyük yükler taşıyordu yani. Elimi uzatıp yanağını okşadım.
Koskocaman yeşil gözleri, şık kesimli saçları ve düzgün konuşmasıyla insanı kendine hayran bırakan bir çocuktu Safa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ (Tamamlandı)
Romance18 yaşında ölmüştü genç kız. Şimdilerde 30'una yaklaşıyordu. Sağlıklı ama ölü bir kadının yeniden doğuşuna şahitlik etti fırtına. Ve bu mezardan çıkıp yeniden doğuşun hikayesiydi. Mısra ve Vural'ın hikayesi...