V

737 135 53
                                    

5 şubat, yılın tüm günleri arasında belki de en sevdiği gündü. Gün boyu şımartılacak, sabahında tüm arkadaşlarıyla doğum gününü kutlayacak ve akşamında minik ailesiyle oturup sabah kadar konuşacaklardı.

Her zamanki gibi...

Her sene kış mevsiminin o günü güneşli olurdu. Taehyun için bu çok alışagelmiş bir durumdu ama bu sabah uyandığında kar yağdığını görmüştü. Yatağından çıkmak için acele ediyordu.
Zaman taehyun için çok hızlıydı, gereğinden çok daha fazla hızlı. Buna dayanamıyordu. Zaman hızlıysa o daha hızlı olmalıydı kendi boşluğunu yaratmak yalnızca kendisinin yapabileceği bir şeydi. Herkesin yapmak istediği imkansız bir şey olmuştu.

Onun imkansız isteği, einstein teorisiydi. Yeterince hızlı olup zamanı bükmek.

Duş alıp kıyafetlerini giydi ve mutfağa indi. Babası kahvaltı hazırlıyordu. Annesinin hala uyuduğunu düşündü Taehyun. Babasının centilmenliği çok sık tutardı ve annesini bu şekilde şımartmayı severdi.

"Kocaman adam oldun demek, dün gibi hatırlıyorum seni hastaneden çıkardığımız günü."

"O günü sadece sen değil tüm ülke hatırlıyor bence baba. Baksana şimdiden altyazı vermişler "mucize çocuk on dokuz oldu, kralyet sallanacak mı?" diye. "

Babasına bunları söylerken kıkırdamaktan kendini alamıyordu. Artık resmen vasis olabilmişti kralyet ailesine. Kendisine daha bebekken verilen yüzde ikilik bir hakkı vardı. Hiç bir işine yaramamakla birlikte her sene bu konuyu duyuyordu.

Kraldan da kraliçeden de son derece memmundu halbuki.

"Bazen senin bu kadar ünlü olduğunu unutuyorum." demişti babası. Onun hemen ardından annesinin sesi doldurmuştu mutfağı.

"Her gün şu lanet habercileri evimizin önünde görmene rağmen mi unutabiliyorsun oğlumuzun ünlü olduğunu?" konuşurken gelip masada oturan oğlunun yanağına tabir yerindeyse çukur açacak şekilde öpmüştü.

"İyi ki doğmuş benim mis kokulum."

Annesine sarılırken ankesörlü telefonun çaldığını duymuştu Taehyun. Bayan kang oğlunun sırtına vurup içeriye gönderdi telefonu açması için. Hiç bilmediği insanlardan tebrik alacağını biliyordu gün boyu. Direkt açtı telefonu ama hattaki bildiği bir sesti. Birkaç saat sonra buluşacağı arkadaşlarından biriydi.

"Taehyun, doğum günün kutlu olsun kardeşim." demişti.

"Buluşacaktık zaten biraz sonra ama teşekkür ederim."

"Bende o yüzden aradım. Bu buluşmayı erteleyelim mi? Tipi yolları kapatmış. Size gelmeyi bırak evden dışarı burnumu çıkaramıyorum."

Taehyun camdan dışarı bakınca arkadaşının haklı olduğunu fark etti. Gerçekten camlarının hemen altına kadar kar yükselmişti.

" Tamam, daha sonra buluşuruz."

Konuşma belirli cümlelerle devam edip bitmişti. Arkadaşları arasında belki de en az samimiyet kurduğu kişiydi arayan ama saf niyetinden emin olduğu için yakın olmaya çalışıyordu onunla.

Mutfağa tekrar girdiğinde babasının masayı hallettiğini fark etti. Onu bekliyorlardı yemeğe başlamak için.

"Tüm gün sizinleyim bugün, buluşma işi iptal."

Sesi çok neşeli çıkmıştı. Ailesiyle vakit geçirmeyi her şeyden çok seviyordu. Küçükken annesine ısınmayı bir türlü başaramamıştı ama büyüdükçe o yeterince olgunlaşmış annesi de yeterince anlayışlı olmuştu ona karşı. Babası zaten olmak istediği kişiydi. İleride öyle olmak istiyordu.

Ailesini her şeyden daha önemli tutmak ve onları dünyanın en şanslı insanı gibi hissetirmek.

Kahvaltılarını yapıp evlerini temizlediler gerek konuşarak gerekse gülerek. Daha sonrasında babası ve annesi mutfağa girip pasta yapmaya başladılar. Taehyun bu işin dışındaydı çünkü an itibariyle hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranması gereken saatlere girmişlerdi.

Odasına çıkıp kitaplarıyla ilgilenmeye başladı. En sevdiği manga serisinin son kitabını alması gerekiyordu artık. Başka bir serinin ilk kitabını aldı ve okumaya başladı.

Saatlerce başını kaldırmadan serinin ilk iki kitabını bitirmişti. Annesinin sesiyle aşağı inmeye başladı. İndikçe doğum günü şarkısını duymaya başlamıştı.

"İyi ki doğdun Taehyun
İyi ki doğdun
İyi ki doğurdum
İyi ki varsın Taehyun."

Gülerek geçti annesi ve babasının arasına. Pastasına mum koydurtmayı sevmezdi bu yüzden babası kraker saplamıştı pastaya. Dileğini tutmak için ellerini birleştirip gözlerini kapattı.

"Sonsuz mutluluğu istiyorum."

Eğilip krakerden bir parça ısırdı ve afiyetle indirdi midesinde. Çilekliydi pastası. En sevdiğinden. Dilimlere ayırıp tabaklara koydu. Babası eline kumandayı alana kadar da güzelce konuşmuşlardı. Babası televizyonu açıp kanallarda gezmeye başlamıştı.

"Bugünün tek sevmediğim yanı her kanalda oğlumu görmek sanırım." dedi babası homurdanarak.

"Ben de sevmiyorum onu. En çirkin fotoğraflarımı koyuyorlar bir de." Taehyun bunu der demez annesi kafasına pek yumuşak olmayan bir şekilde vurmuştu.

"Senin çirkin fotoğrafın mı var oğlum. Her seferinde birinin gözü kalacak diye yüreğim ağzıma geliyor benim."

Rastgele bir kanalda durdu babası. Zap yapmaktan sıkılmıştı. Duran ekranda yeniden kendini görünce utanmıştı Taehyun. Bir anda ense kökünde hissettiği hava akımıyla ürperip arkasına döndü.

Hiçbir şey yoktu.

Ama ses duydu sonrasında Taehyun. Kalın ve derinden gelen hatta puslu sayılabilecek bir ses.

"Doğum günün kutlu olsun Kang Taehyun. Hediyemi kabul et."

Ne olduğunu anlayamamıştı bile. Kalbinin hızı çok yüksekti. İlk defa bu kadar net korktuğunu hissetmişti. Sonra ekrandan gelen sesler tüm odayı kapladı.

"Bugün sabah saatlerinde soyulan merkez bankasının faili bulundu: Kang Taehyun. Ülkenin mucize çocuğu dediğimiz Kang Taehyun ülkesinin mallarına göz dikmiş olmalı."

Çok nedensiz her hikayenin bir paralel evreni olduğuna inanmak inanılmaz eğlenceli gelmiştir bana. Paralel evrenlerin birinde benim Taehyun diye adlandırdığım kişinin var olma ihtimalini düşünmek bile hikayeyi iyi yazamadığımı düşündürüyor ama deniyorum.



WRİTER |TAEGYU |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin