Her şeyin sonuna gelmişti. Verilen seçenekler, aldığı kararlar tüm detaylarıyla hesapladığı halde uyuşmayan durumların esiri olmuştu.
İstediği hayat bu değildi ama başladığı hayatın sonunun böyle olması da kimsenin beklemeyeceği bir şeydi. Kim doğar doğmaz manşetlere "Ülkenin şans bebeği" diye geçen bebeğin büyüdüğünde aynı manşetleri "Azılı suçlu yakalanamıyor" diye süsleyeceğine inanırdı ki.
Üstelik defalarca karakolun önüne kadar gitmiş hatta içeri adımını bile atmıştı ama her seferinde gözlerini bambaşka yerlerde açmıştı. Büyülü olduğunu düşünmüştü defalarca, gizemli belki de sırlarla kaplanmıştı bedeni. Açıklamaya çalışmakla çok uğraşıp hiçbir sonuca varamayınca ölmek istemişti. Sayısız denize atlamış, sürüyle silah satın alıp bıçak bilemişti.
Ama olmuyordu. Ölemiyordu. Ölemediği gibi satın aldığı ölüm kokan aletler de bir bir ortadan kayboluyor ve başka cesetlerin yanında bulunuyordu. Orada bulunmayı geçmiş adını bile bilmediği yerlerde çıkıyordu katili olduğu iddia edilen cesetler.
Yapmadığına emin olduğu cinayetler, soygunlar her gece uyuduğunda gözünün önünde beliren sahneler gerçeği aratmıyordu. Eğer kendini tanımasa "Acaba yaptım mı?" sorusunu soracak düzeye gelebilirdi.
Zaten kendisinin bile şüpheye düşebileceği zamanlar olduğu için en yakınım dediği herkesin ona inanmamasına bir şey diyemiyordu. Başlarda arkadaşlarına karşı kızgınlık hissini tüm bedeninde hissediyordu. "Nasıl inanmazlar, beni bilmiyorlar mı?" diye sitemler ediyordu.
Ama üç yıl önce kaçak göçek yaşadığı evinde hurdacıdan aldığı televizyonunu izlerken gördüğü son dakika haberiyle yaptığı tüm sitemlerden ve kızgınlık hissinden vazgeçmişti. Çünkü vücudunu daha büyük bir duygu kaplamıştı.
Kırgınlık.
Son dakika haberinde annesi ve babasını görmüştü. "Öyle bir çocuğu doğurduğum için kendimden utanıyorum. Bu kadar kötü birini doğurduğum için her gün kendime lanetler ediyorum. O insan düşmanı yaratığı bir an önce bulun", diyordu annesi ve babası.
Doğduğunda insanlığı yok edecek hastalığa sahip olmayan tek kişi, ırkımızı kurtaracak mucize dedikleri çocuğa yıllar sonra aynı haber kanalında, aynı sunucunun sunduğu programda "İnsan düşmanı yaratık" denmişti.
Aradan geçen üç yıl boyunca kendini kanıtlamak istemişti ama başta sadece soygunla başlayan suçlamalar, cinayetler ve ülkeler arası sorunlarla devam etmişti. Evinde dışarı adım atmadığı günlerde bile dışarıda biri öldürülüp medyaya yansıtılıyordu.
"Kang Taehyun günlük kanını döktü, bugün güvenle dışarı çıkabilirsiniz."
Ülkesinin, sınır ülkesiyle imzalayacağı anlaşma, büyük bir ihmalkarlık sonucu maddeleriyle oynanmış, dış güvensizlik ve savaşlara zemin hazırlamıştı. Saray, bu kadar korunaklı bir yapıya kimin girip maddeyi değiştirecek kadar gözünün döndüğünü araştırmak yerine bir sonraki gün haber yapılmıştı.
"Kang Taehyun uluslararası krize sebep oldu."
Ve ne tesadüftür ki iki gün sonra yöneticilerin bu olayı kusursuz bir şekilde düzelttiği haberi tüm ülkeye yayılmış ve halkın rahat olmasının temenni edildiği söylenmişti.
Bu kadar absürt olayların başına gelmesi başlı başına garip bir olayken yakalanmaması daha saçma geliyordu ona. Ki saçma gelmemesi daha garip olırdu. Kendini ülkenin her taşının altında arayan dedektifin bir başka davası için ona yardım etmesine ve defalarca karşılaşmalarına rağmen dedektif her akşam televizyon kanallarına "çalışmalara devam ediyoruz" diye röportaj veriyordu.
Artık buna bir son vermesi gerektiğini hissediyordu. Tüm ülkenin gözünün önünde kendi işini bitirmeli ve tüm suçlamalardan kurtulmalıydı ama öncesinde yapmak istediği bir şey vardı.
Bu olayların neden olduğunu bulmak için son kez düşünmek istiyordu. Son kez tüm detaylarıyla hayatının neresinde yaptığı şeyin bunlara sebep olduğunu bilmek istiyordu.
Tüm kurgularımı bir anda salmak gibi bir isteğim var.Yeni kurgudan merhabaa
Yine ufacık bir yolculuğumuz olacak muhtemelen sonunu beraber getiririz umarım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRİTER |TAEGYU |
Fanfiction"Yazdığın kitabın karakteriyim de ne demek?" "İstediğin her şeyi sor. Seni ben yazdım. Ben seni mutsuzluğa sürükledim. Özür dilerim "