Beomgyu için günlük rutin haline gelmiş bir şeydi sabahları kalkar kalkmaz Taehyun evde mi, bir anda ortadan kayboldu mu, uyuyor mu diye kontrol etmek. Geçirdikleri üç hafta içinde çok alışmıştı evinde birinin olmasına.
Konuşması oldukça iyiydi Taehyun'un. Bazen onu kendisi yazdığı için bu kadar ona kapıldığını düşünüyordu beomgyu.
En çok kendi yaptığı şeyi beğenmez miydi içten içe zaten insan?
Kahvaltı alışkanlığını kazandırmıştı Taehyun ona. Beomgyu yemek yemeyi çoğu zaman unutan biriydi. Uyku için kendini çok zorluyordu artık. Önceki gibi yok saymıyordu yanan gözlerini. Çünkü Taehyun uyumayı seviyordu ve Beomgyu onu rahatsız edip uyandırmaktan oldukça korkuyordu. Taehyun uyur uyumaz odasına geçip yatağa uzanıyor ve uyumayı bekliyordu.
"Çorap verir misin bana Beomgyu?"
Beomgyu daha yatağında uzanırken, uykusundan tam uyanamamışken Taehyun hep yanına gelir ve istediği şeyleri sıralamaya başlardı. Yine aynı şey oluyordu. Beomgyu yorganına sıkıca sarılmışken Taehyun odaya girmiş ve çorap istemişti.
"Dolabın alt kısmından alabilirsin."
Taehyun hemen eğilmiş ve çorabı almıştı ama Beomgyu'nun kalkmadığını görünce onun yanına doğru emeklemişti. Üzerindeki yorganı çekip çıplak üst vücudunu soğuk havayla buluşturmuştu. Beomgyu daha da kendini sararken Taehyun konuşmaya hatta belki sitem etmeye başlamıştı.
"Hadi ama her bizi çağırdıklarında geç kalıyoruz. Çocuklar iki gündür bizi davet ediyor."
Beomgyu yüzünü buruştumuş ve ağzını başının altına koyduğu koluna yaslamıştı. Boğuk çıkan hatta duyulmamaya yakın sesiyle konuşmuştu.
"Evimizde kalalım, gitmeyelim oraya."
Taehyun ellerini onun yüksekte kalan omzuna bastırmış ve beomgyu'nun geriye doğru sırt üstü yatmasına sebep olmuştu. Beomgyu yine mızmızlanacaktı ama Taehyun'un kocaman açılmış gözleriyle karşılaştı. Pür dikkat vücudunda bir yere bakıyordu Taehyun.
"Sen izli misin?"
Beomgyu anında uykusunu göz ardı etmiş ve kolunu kendine çekmişti. Gizlediği şeylerin ayağına dolanmasını gerçekten istemiyordu. Taehyun Beomgyu'nun geri çektiği kolunu tekrar tuttu ve kendine çekti. Beomgyu o an Taehyun'un her şeyi anlamasından gerçekten korkuyordu.
Taehyun dikkatle baktığı yaraya parmak uçlarını dokundurup gezdirdi yavaşça. Gözlerini sanki tüm detaylarını ezberlemek ister gibi her miliminde gezdiriyordu. Gözlerini izden kaldırıp Beomgyu'nun gözlerine dikti.
"Canın yanıyor mu?"
Beomgyu dolan gözlerinin aksine kafasını iki yana salladı. Acıyan şey varlığını çoğu zaman unuttuğu yarası değildi. Gerçekten zamanda geriye gitmeyi çok istiyordu o an.
Gidip o hikayeye başlamamak.
Farkında bile olmadan her yazdığı kelimede birinin hayatını mahvetmişti. Yaşadığı durumun imkansızlığını biliyordu ama başına gelmişti. Aklına bile getirkediği ihtimal gerçekleşmiş ve beomgyu'nun kalemi bambaşka bir boyutta yaşayan, normal şartlarda varlığından asla haberi olmayacağı birinin, Taehyun'un hayatına dokunmuştu. İşin aptal kısmı onun mutlu olmasına asla izin vermemişti ama şimdi karşısında saçma bir izden başka bir şey olmayan kolundaki morluğa üzülerek bakıyordu.
"Tedavisi bulunmadı mı burada?"
Beomgyu ne diyebileceğini bilmiyordu. Kafasında söyleyeceği şeyleri tartarken Taehyun hızlı hızlı konuşmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRİTER |TAEGYU |
Fanfiction"Yazdığın kitabın karakteriyim de ne demek?" "İstediğin her şeyi sor. Seni ben yazdım. Ben seni mutsuzluğa sürükledim. Özür dilerim "