IX

651 113 56
                                    

Hep aynı şeyi tekrar etmelerinden artık sıkıldığını düşünürken yeni bir suçu olmuştu. İşlediği bir cinayet olmuştu. Üstelik daha öldürdüğünü iddia ettikleri hatta emin oldukları kişinin değil adı, cinsiyeti gibi basmakalıp bir bilgiyi bile bilmiyordu.

Oturduğu yerlerden kalkmayı son zamanlarda sürekli unutur olmuştu. Kanalı değiştiremezdi çünkü kimin öldürüldüğünü merak ediyordu.

Arkadaşlarının olduğu program bitmiş yerine başka bir program başlamıştı. Ülkenin gündemine oturması gereken haber sanki hiç gerçekleşmemiş gibiydi. Neden altyazı geçmediklerini düşünmekten ekrana odaklanamıyordu. Bir süre sonra kendi ismini duymasıyla irkildi.

"Felipe Dali cinayetini işleyen kişi olarak aktarılan Kang Taehyun her yerde aranmasına rağmen hala bulunamadı. Felipe Dali içinse kral anma töreni hazırlamak istediğini ve ona olan vefa borcunu hiç unutmayacağını bildirdi."

Buradayım diye bağırmak istiyordu Taehyun. Daha geçen gece polis sirenleriyle önlerinden geçtiğiniz evlerde kalıyorum. Görün beni demek istiyordu ama artık olayların ucunu yakalayamayacağının bilincine varmıştı.

Kim, neden yapıyordu bilmiyordu ama kesinlikle mükemmel ayarlanmış bir oyunla her şeyin suçu üzerine kalmıştı.

Felipe Dali ismini bile bilmediği bir adamdı. Herkes onu kralın yanındaki sıçan kuyruğu bıyıklı adam diye tanırdı. Uzun yıllar yaptığı görevden bir anda atılmıştı. Kral onu bizzat saraydan kovmuştu ama bugün haberlerde ona olan vefa borcunu dile getirmişti.

Kanıtlardan bahsedilmemesi de çok garipti. Neden katilin o olduğuna bu kadar eminler, bilmek istiyordu.

"Felipe Dali cinayetinin işlendiği yerin, kurbanın evine bir kilometre uzaklıkta ve kameralardan uzak kör bir nokta olduğunu zaten sabah bildirmiştik. Oraya giden yolda çekilen görüntüler ise şaşırtıcı bir sonuç vermiyor aslında."

Medyanın bu kadar taraflı davrandığına ilk defa dikkat etmişti Taehyun. Otuz iki saniye sonrasında ekranda bahsettikleri görüntüler dolaşıyordu.

Boş olan yolda bir süre sonra bir kişi yürümeye başlıyordu. Dikkatli bakınca bunun felipe Dali olduğu anlaşılıyordu. Onun yaklaşık yedi dakika sonrasında ise başka bir beden aynı yola sapmıştı. Kırmızı saçları ve çelimsiz vücudu ile anlamıştı Taehyun.

Kendisiydi.

O sokağı hatırlıyordu. O sokağın hemen iki sokak altı şimdi yaşadığı evdi. Kameralardan gördükleri halde neden burayı aramıyorlardı anlamıyordu. Üstelik sadece aynı yeren geçtikleri için mi katil ilan edilmişti.

Ve neden o yoldan ikisinden başka kimse geçmemişti?

"Felipe Dali otopsi için hastanede kalmaya devam ediyor. Katili ise her yerde aranmaya devam ediyor."

Katil değildi ki. Ben katil değilim dese bile kanıtlayamıyordu ama onlar da katil olduğunu kanıtlayamazlardı. Telefonu alıp çevirdi hızlıca. Polisi aramak ve gerçekleri söylemekti amacı.

Telefon çalıştı ve hatta karşı taraftan açıldığı dahi belli oldu.

"Buyurun ne için aramıştınız?"

İnce kadın sesini duymuştu ama ağzını açıp ben Kang Taehyun diyeceği anda hat düşmüştü. Tekrar denedi ama bu sefer hat bağlanmadı bile. Tekrar denedi. Tekrar, tekrar...

Beyninin içinde aynı kelimeler dönüp duruyordu.

Katili aranıyor.

Onun psikolojisi hep bozuktu.

Cinayet işledi.

Felipe Dali.

Hırsız.

Katili aranıyor.

Katil Kang Taehyun.

Aranıyor.

Dizlerini kendine çekip burnunu bacaklarına sürdü. Gözlerinden durmadan yaşlar akıyordu.

"Ben katil değilim, ben katil değilim, ben hırsız değilim."

Durmadan sayıkladı, hıçkırdı ve boğazını temizledi sürekli. Akan burnunu dizlerine sürmekten başka bir şey gelmiyordu elinden.

İşin saçma bulduğu kısmı ise tıpkı hırsız ilan edildiği gün gibi Taehyun o sabah da ne yaptığını hatırlamıyordu.

O gün odasına çıktıktan sonra ne yaptığını hatırlamıyordu. Bugün ise evden çıkmadığına emin olduğu halde kameralarda gördüğü bedeni ile tüm eminliği gitmişti.

Tam karşısında duran vitrinden yansıyan yüzünü görmüştü. Elmacık kemikleri hiç bu kadar belirgin olmamıştı hayatı boyunca. Gözlerini de bu kadar kırmızı gördüğünü hatırlamıyordu.

Sadece bir buçuk haftada tüm bedeninin yorulduğunu hissetmişti. Çok yorulmuştu.

Babasına sarılmak istiyordu.

"Onu nasıl haklı çıkaracaksın kendini kanıtlayacağı tüm yollarını kapattın beomgyu."

Yeonjun okuduğu bölümden gözlerini kaldırıp karşısındaki çocuğa baktı. Son günlerde hep yazı yazıyordu beomgyu. Onun aynı pijamayla iki gün üst üste durabildiğini ilk defa görmüştü.

" Haklı çıkmayacak ki. "

Kendine yeni kahve demlemeye çalışan beomgyu inanılmaz bir umursamazlıkla söylemişti bunu.

"Nasıl yani bu kadar direnip, sonunda bir hiç mi elde edecek?"

Yeonjun şaşırmadan edemiyordu. Beomgyu şu ana kadar hep mükemmel karakterler yazmıştı. Okuyanı bile etkileyecek nitelikte mükemmel. Şimdi ise tam tersi bir karakter yazmış ve onu kitabın sonunda bile hak ettiği konuma ulaştırmayacağını söylüyordu.

Beomgyu kahve bardağını masaya koyup yeonjun'un yanına gitti. Kolundan tuttuğu gibi zorla ittirip kapının dışına tabiri caizse fırlattı.

"Şu eve izinsiz girmeyin. Kitap yazarken hele ses bile çıkarmayın. Ayrıca anlamıyorum onun suçsız olacağına nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"

Kapıyı arkadaşının yüzüne kapatmıştı. Yeonjun gülmeden edemedi. Arkadaşı özüne dönüyordu. Yazdığı karakteri yavaş yavaş kıskanmaya başlayacak ve sonunda yine bir kurguyu yüzüne bile bakmadan silecekti.

Beomgyu masaya oturup bilgisayarını önüne aldı. Neden herkesin onu suçsuz yazacağını düşündüğünü anlamıyordu.
Yazdığı son cümleyi okuyunca kendi cevabını bulmuştu bile.

"Çünkü Kang Taehyun'u suç kelimesinin ne olduğunu bile bilmeyecek kadar naif yazdın, Choi Beomgyu."

Eğer moment almadan kırumak istiyorsanız taegyu bunun için oluşmuş. Koskoca bir erada bir tane moment alamadık.

Artık radyo yayını açarlarsa...

Bu sıralar sürekli ders çalışıyorum. Bildirim gelmese uygulamayı silmediğimi bile unutacaktım.

Her şey karışık geliyor biliyorum ama emin olun okuduğunuz zaman öyle olmadığını göreceksiniz.

Buluşmaları için biraz daha bölüm geçmesi gerekiyor.

İyi geceleeer

WRİTER |TAEGYU |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin