Açlık artık hissettiği şey olmaktan çıkmıştı. Karnı gurulduyordu ama onu susturmak içinden gelmiyordu. O da susarsa bu sessizlikte aklını yemekten korkuyordu.
Kaç gündür bu evdeydi, ne zamandır kıyafetleri üstündeydi, en son ne yemişti hatırlamıyordu. Getirdiği televizyonu alt tarafı kabloları yerleştireceğim diyerek ayarlamaya çalışmıştı ama o yaşına kadar televizyon kanallarını bile sıraya dizmemişti.
Evde bulduğu radyoyu ayarlaması zor olmamıştı. Güncel kanalları bulamasa bile haberleri dinleyebiliyordu. O günden beri hep kötü bahsetmişlerdi ondan. Kaldıramıyordu artık.
Her önüne mikrofon alan insanın kendisine haksız yere hakaret etmesi çok zoruna gidiyordu. Medyanın gücünden hep korkardı ama kendisini etkileyeceğine kolay kolay inanmazdı.
Herkesin imrendiği altın bebekti o. Herkes ona inanırdı (!)
Ahmak diyorlardı, ahmak adam kaçabileceğini mi sanıyor? Kral onun çaldığı paralar yüzünden zor duruma düşen herkese yardım etti. Onu bulup idam etmeliyiz diyorlardı.
Bu tür şeyler kendisini pek etkilemez diye düşünürdü ama yanıldığı gerçeği yüzüne çok sert çarpmıştı. Eğer karşılarına çıkabilse ve onlar yüzüne me karşı bunu deseler bu kadar etkilenmezdi.
Şimdi tüm ülkesi ona söz hakkı bırakmadan ölmesi için ayinler düzenliyordu. İntihar etmesi ve leşini gözleriyle görmeleri gerektiğini hep bir ağızdan tekrar ediyorlardı. Radyodan duyduğu sesiyle bile çocuk olduğunu anladığı birinin söyledikleri onun taşıyamayacağı yük olmuştu.
"Ben onu süper kahraman olarak görüyordum. Onunla tanışmak en büyük hayalimdi ama o benim bisiklet paramı benden aldı."
Aklına aniden dalan düşünceyle tekrar önündeki sehpanın yanına gitti. Televizyonu çalıştırmak için kabloları yeniden yerleştirdi. Üçüncü denmesinde doğru sıralamayla takabilmişti. Fişini yuvasına yerleştirip güç düğmesine bastı. Işıkları yanmıştı.
" Bunu nasıl daha önce beceremedim ki?"
Ülkede haberler hep tek bir kanal tarafından verilirdi. Bu sarayın dokuz yıl önce çıkardığı bir yasayla onaylanmıştı. Kanalı açıp ekrana baktığında her zamanki spikerlerin yanında iki tane arkadaşını gördü. Heyecanını somut olarak hissedebiliyordu. Göğüs boşluğunda yükselen ateş heyecandan başka bir şey için değildi.
Sonunda onu savunan insanlar olacaktı ve o hakaretlerin bir muhatabı olmuştu. Elimde kumandası olmadığı için önündeki tuşlara basarak sesi açtı. En yakın arkadaşı hiç olmamıştı ama iki arkadaşıyla da yakın sayılırdı. Siyah saçlı olan arkadaşı konuşuyordu.
"Evet öyleydi. Biz küçükken de bize hiç katılmaz, kendini hep üstün görürdü. Oyun oynamak için çağırsak bile kapısını yüzümüze çarpardı. Uyumsuzdu ve bence hep sorunlu birisiydi."
O susunca yanında oturan diğer arkadaşı konuşmaya dahil olmuştu.
"Bir keresinde bizi dövmeye bile kalkmıştı. Ünlü diye kimsenin ona karışmaya cesaret edemeyeceğini söyleyip duruyordu."
O günü hatırlıyordu Taehyun. Dışarı çıktığı zaman arkadaşları "süs bebek sonunda gelebildi" demişlerdi. Taehyun bunu hiç umursamamıştı çünkü annesinin ona aldığı süs bebeklerini çok seviyordu ve onlara benzetilmek hoşuna gitmişti.
Onlara gülümseyerek teşekkür ettiğinde arkadaşları dalga geçerek üzerine yürümüşlerdi. Taehyun hemen onları durdurmuştu. Eğer taehyuna vururlarsa haberlere düşebilirlerdi ve aileleri bunu cezasız bırakacak türden bir aile değildi.
"Kameralar çekiyor dokunmayın bana."
Belki de cümlesini doğru açıklayamadığı için arkadaşı sağ yanağına sertçe vurmuştu. Dokuz yaşında bir çocuğun hırsıyla o da elini havaya kaldırmıştı ama bir sorun daha çıkarırsa cezalandırılacağını hatırlamasoyla indirdi elini. Dolu gözleriyle arkasını dönmüş ve evine gitmişti.
Arkadaşlarının neden böyle bir şey yaptığını anlamıyordu. Onlara kötülüğü dokunmamıştı hiç. Aksine onlarla yakın olabilmek için elinden geleni yapmıştı. O arkadaş grubuna dahil olmayı çok istemişti. Kabul etmişlerdi bir zaman sonra ama sığıntı gibi davranmışlardı ona.
Bunu hissedebilmişti ama görmezden gelmişti. Arkadaşı olmayan tek kişi olmak istemiyordu.
Ekrana baktığında hala konuştuklarını gördü.
"İzle doğmayan ilk kişi olduğu için hep ben sizden üstünüm demeye çalışırdı. Bana kalırsa evinde anne ve babasını bile bu sebeple eziyordur o. Tabi günahını almak istemem."
Sunucu onlara yeni bir soru yöneltti sonrasında.
"Psikopatik eğilim gösteren davranışları vardı yani. Doğru mu anladım?"
Programda ilk defa gördüğü kır saçlı bir kadın sözlerini kesmişti hemen sonrasında sunucuya bakarak.
"Yanlış anlamışsınız beyefendi. Her çocukta olan tatlı ufak bir egoya sahipmiş. Böyle şeyleri tek taraflı dinlemek ne kadar doğru?"
Sunucu, kadına bakmadan karşısındaki gençlere sorusunu yineledi. İlk söz alan yine siyah saçlı olan oldu.
"psikopat derecesinde denir mi bilmiyorum ama normal davranmadığı kesindi."
Sunucu son kez ağzını açtığında Taehyun'u şoka uğratacak cümlesini kurmuştu.
"Bugün çıkan haberler doğru olabilir yani. Kang Taehyun bu cinayeti işlemiş olabilir. Doğru anladım değil mi?"
Öncelikle Taehyun'un hepsini birinci ağızdan değil de başkaları konuşurken öğrenmesinin bir sebebi var.
İki karakteri bir an önce buluşturmak istiyorum ama önceki olayları detaylı yazmam gerek diye düşünüyorum.
İyi geceleeer
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRİTER |TAEGYU |
Fanfiction"Yazdığın kitabın karakteriyim de ne demek?" "İstediğin her şeyi sor. Seni ben yazdım. Ben seni mutsuzluğa sürükledim. Özür dilerim "