Unuttuğu kadar gün geçmişti. Sayamadığı kadar saat, belki binlerce dakika ve milyonlarca saniye geçmişti. Hırsızlıkla başlayan suç dosyası bir daha hiçbir zaman hırsızlıkla kesişmemişti. Soyduğu bankanın tüm ülkenin bankalarına eşdeğer olduğu gerçeğini hep göz ardı ediyordu.
Saydığı tek şey işlediği cinayetlerdi. Kendisinin işlemediğini bildiği ama Kang Taehyun cinayeti denilen on yedi ölü beden daha.
Karel Appel
Adriana Ravenswaay
Nadya Rusheva
Gen paul
Thomas cole
Auguste Roneir
Edmund Leighto
Henri Mattise
Yves Klein
Ulrich leman
Nicolas stael
Odilon Redon
Labro raphael
Egon shiele
Charles Alston
Emil nolde
Karl Briullov
Her biri sayamadığı bir kaçar gün arayla katledilmişti. Kendisinin satın aldığı aletlerle. Aldığı bıçak parmak izleriyle beraber başka bir cesetin üzerinden çıkmıştı. Atladığı denizden kendi bedeni yerine bambaşka bedenler çıkmıştı. Aldığı silahlar birilerinin canını almıştı.
Koltukta oturmuş camdan dışarı bakarken açık radyoda çalan şarkıyı dinliyordu. Ülkesinde şarkılar kralı ve kralyet ailesini övmek için yapılan methiyelerden ibaretti. Tek kanallı radyoda çalan methiyeyi dinlerken ses bir anda değişmiş ve hiç duymadığı bir şarkı çalmaya başlamıştı.
Bu sistem beni buraya kilitledi
Artık şikayet edemiyorum canımı yaksada
Bu dünya beni saklayan dünya
Yukarı çıkacağız
Yeniden teslim oluyorum aynanın önünde
Burada karanlık çok fazla
Uçmak istiyorum
Peter panın sonsuzluğa uçması gibiLabirentin sonunda, aynanın diğer tarafında
Lütfen beni bul
Omuzlarım hep burada
Sen yaslanabilesin diye
Dinlenebilesin diye
Şarkı bitince yerine haber bülteninin başlayacağı bildirilmişti. En son dört gün önce kendisi hakkında haber verilmişti. Unutulduğunı düşünerek sevinmek istiyordu ama her akşam Dedektif Choi kendisini bulamadıklarını haber programına iletiyordu. Haber başlangıcında bunun tekrarlanacağını düşünerek radyoyu kapattı. Televizyondan haber kanalını açtı ve karşısına oturdu.
Açılışı yapan kişi iki ay önce değişen kadın sunucuydu. Diğer sunucunun taraflı yayın yaptığı iddia edilerek işinden attırıldığı söylenmişti.
"Bugün Dedektid Choi'nin özel isteği ile birlikte gelen konuklarımız var. Kendileriyle yaklaşık bir buçuk senedir kanundan kaçmayı başarabilen Kang Taehyun hakkında konuşacağız. Stüdyomuzda Kang Taehyun'un anne ve babası Bay ve Bayan Kang var."
Annesi ve babasını uzun zaman sonra görünce garipsemişti bu durumu Taehyun. Pek değişmemişlerdi. Hatta onları tekrar gördüğünde çökmüş olacaklarını düşünürdü hep ama babası aksine gençleşmiş gibi duruyordu.
Karşısındaki vitrinin camından kendisine baktığında morarmış gözaltları, solmuş ten rengi, kemikleri sayılacak vücudu gözüne çarpmıştı.
Umutlanmamıştı bu sefer. Anne ve babası onun hakkını savunacak diye Umutlanamamıştı çünkü anne ve babası onun elinden bu hakkı bir buçuk sene önce kendileri almıştı.
"Oğlunuzun yeri hakkında hiçbir bilginiz olmadığını söylüyorsunuz. Sizinle hiç iletişime geçmedi mi?"
" İlk soygun vakasında onun yapmadığını düşünerek ona kaçmasını söylemiştik. Ondan sonra işlediği suçlar, verilen kanıtlar Taehyun'un bunları yaptığını anlamamızı sağladı. O gün bugündür onunla ne karşılaştık ne de iletişime geçtik. "
Dedektifin sorusuna babası cevap vermişti. Hemen sonrasında annesinin ağzına uzatılan mikrofona verilen nefes sesiyle annesinin konuşacağını anladı Taehyun.
" Öyle bir çocuğu doğurduğum için kendimden utanıyorum. Bu kadar kötü birini doğurduğum için her gün kendime lanetler ediyorum. O insan düşmanı yaratığı bir an önce bulun" demişti annesi.
Taehyun gözünden akan yaşı büyük bir hırsla silmişti. Yerinden kalkıp televizyonu kapattı hızla. Koltuğa uzanıp öylece tavanı izledi.
"Neden bütün bunlar oluyor? Tüm bu saçma olaylar neden doğduğu andan beri benimle ? Neden kimse Taehyun böyle biri değildi ki diye sorgulamıyordu?"
Gözünün yanından akan başka bir yaşı derisini sızlatarak silmişti. Banyoya gidip suyu açtı. Yüzüne suyu çarpıp aynaya baktı. Yeniden bir yaşın aktığını gördü. Eğilip daha hırslı bir şekilde suyu vurdu yüzüne. Başını kaldırıp kendine bakınca gözlerinin kırmızılaştığını ve yaşlarla süslediğini gördü.
"Yalvarırım ağlama. Yeter, yoruldum ağlama artık. Hiçbir şey değişmiyor ağlama artık."
Aynaya bakarak söyledği cümlenin yarısında hıçkırmaya başlamıştı. Sonunda sırtını duvara yaslayıp yere doğru oturdu yavaşça. Ellerini ağzıma bastırdı. Beyninde onlarca kez aynı kelimeyi geçiriyordu.
Ağlama, ağlama, ağlama...
Beomgyu bilgisayarda başka sayfa açıp günler önce bestelediği şarkıyı açıp tekrar oynatma tuşuna bastı. Şarkıyı Kang Taehyun için yazmıştı hatta hayali karakterine herkesten önce şarkıyı dinlettiğini yazmıştı az önce.
Bu aralar çok fazla olumsuz haberler duyuyorum. Eğer en ufak bir endişeniz olursa her zaman sizi hiçbir önyargı olmadan dinlerim. İçinize atıp kendinizi değersiz hissetmeyin lütfen.
Bir bölüm sonra tanışacaklar.
Gidişattan çok memnunum açıkçası gayet içime sinerek yazıyorum ama bu bölümden zerre memnun değilim.
Şarkı mitm bu arada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRİTER |TAEGYU |
Fanfiction"Yazdığın kitabın karakteriyim de ne demek?" "İstediğin her şeyi sor. Seni ben yazdım. Ben seni mutsuzluğa sürükledim. Özür dilerim "