|27. Bölüm-Hoş Sarhoş
"Gökleri ölçtüm biçtim, şimdi gölgeleri ölçüyorum. Zihnim göklere yönelikti, vücudum toprağa."
-Carl Sagan, Kozmos
*Gelecek bölümü bu bölümün yorumlarının arasından en tatlişine ithaf etmeye karar verdim. Hepsi tatliştir gerçi zaten ama olsun. Siz hikayeyi bu kadar severken ben de birkaçınıza ithaf etmek istiyorum😍*
●Burak arka koltuğa binip kapısını kapatırken gözlerimi hemen Büşra'ya çevirdim. O da diğer arka koltuğun kapısına uzanırken ondan daha hızlı davranmak zorunda kaldım ve ona hafifçe omuz atarak da olsa arka koltuğun kapısını ben açıp Burak'ın yanına da ben oturdum. Büşra şaşkın şaşkın bana baksa da bir şey demedi ve ben kapıyı kapatırken o da geriye kalan tek koltuğa oturmak için arabanın ön tarafından dolanıp Mert'in yanına oturdu.
Biraz sonra Mert arabayı çalıştırıp park yerinden çıktığında yolculuğumuz da başlamış oldu.
Demin lafı nasıl çevirdiğimi hatırlamak ve şu an arka koltuk da oturmak dahi istemiyordum ama maalesef her ikisi de gerçekleşmişti.
"Neden benim olduğum arabaya binmezsin?"
Gözlerim onun yüzünde dolanırken henüz dudaklarımı açıp bir şey söylememiştim. Kalbim yeterince hızlanmamış gibi bakışları daha da deliyordu heyecanımı. Bir cevap beklediği belli olan bir şekilde yüzüme bakmaya devam ederken, o benim sessizliğime karşılık tek kaşını kaldırarak cevap vermişti.
Hafifçe öksürdüm.
"Ne kadarını duydun?"
Kaşları havaya kalktı. Simsiyah gözlerini ayırmadan bakıyordu gözlerime.
"Daha fazlası mı var?"
"Hayır, eksiği var"
O ellerini ceketinin cebinden çıkarmadan beni izlemeye devam ederken, heyecanlanan kalbime elimle bastırmak istesem de içimdeki duyguların yoğunluğunu bastırdım ve onu cevapladım.
"Senin duymadığın kısımda..." diye başladım. "Arda ve Dilek'i birbirinden ayıramayacağımız için ve Dilek'in hem annesi hem de Buğra Abi ikisinin tek başına gitmesine izin vermeyeceği için onların yanına, binmem gerektiğini konuşuyorduk. Ondan, senin arabana binmem dedim"
Tek kaşını havaya kaldırdı. İnanıp inanmadığını anlayamasam da inanmış olmasını diliyordum. Hızlı ve duraksamadan konuştuğum için sakin ve derin bir nefes aldım.
"Onları yalnız bırakmamak için..." diye tekrarladı beni.
"Evet"
"Büşra neden onların yanına binemiyor peki?"
Gözlerim refleks olarak Büşra'ya kaydı.
Elinin avuç içini Mert'i işaret ederek gösterdi. "Buyur cevapla" der gibi.
Hafifçe öksürdüm ve omzumdaki bir tutam saçı geriye atarken Mert'e hitaben konuştum gözlerimi yavaşça ona çevirerek.
"Büşra'yla Burak'ı da ayıramayız. Ondan.."
Mert bir şey demeyip ellerini saçlarının arasında gezdirdiğinde Burak'ın sesinin kulağımı doldurmasıyla Mert'in dudaklarını hareket ettirerek hafifçe bir şey mırıldanması eş zamanlarda oldu. Tek duyduğum Mert'in cümlesinin başındaki "Ha.." kelimesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Teen Fiction"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"