|18. Bölüm- Taç
"Hiçbir yüz güzel değil, senin yüzünden"
■
Dün geceden üstüme sinmiş mayhoş bir mutlulukla kahvaltıya inerken sandalyeye şarkı söyleyerek oturdum.
"Meyhaneci sarhoşum bu gece. Aşığım aşık çal-"
"İçiyosun bu gece de, niye?"
Şarkımı kesen Büşra'ya döndüm. "Anlamadım, nasıl?"
"Bir şey mi oldu" dedi "Ne zaman söyledin sen bu şarkıyı hayırdır?"
"Zamanı mı varmış" dedim "Dilime dolandı öyle"
"Hmm" diye mırıldandı. "Öyle olsun, inandım varsayalım"
Gözlerimi devirdim ve gülerek masaya oturdum.
Kahvaltı masasında okuldan, derslerden ve saçma sapan dedikodu seansımızdan bir 15 dakika sonra "Size ne anlatıcam bilin" diye gözlerini belerte belerte konuştu Büşra.
"Bu akşam Deniz'le dışarı çıkıyoruz"
Bir süre beynimi yokladım, Deniz'in kim olduğunu hatırlamaya çalışarak ama hatırlayamadım. Dilek de hatırlamamış olucak ki boş boş bakışlarımıza gözlerini devirerek karşılık verdi Büşra.
"Sınıftan, konuştuğum çocuk"
"Hee" dedik Dilek'le aynı anda jetonlarımız düşerken.
"Nereye gidiceksiniz?" dedi Dilek.
Omuzlarını silkti Büşra.
"Bilmem, kararlaştırmadık"
"Neden gidiceksiniz?" dedim ben de. "Hani düzgün bir dille sizden olmayacağını söyleyecektin?"
"Ya" dedi Büşra, çatalını bırakıp. "Aslında çok tatlı bir çocuk. Beraberken gülüyoruz da... Ve arkadaşız biz zaten"
Kafamı salladım "Tabi tabi" dercesine. "Öyle olsun"
"Aman be" dedi "Aşık olucak olsam olurdum çoktan, olmam ki ben ona"
Yeni mesleği kahinliğe bürünen Büşra'ya kaşlarımın altından bakıp gözlerimi devirdim.
"Aynen Medyum Büş"
"Ak Sakallı Dede' diye kaydedicem seni"
Dilek'le 5 parmak ellerimizi çaktıktan sonra ikimizde omuz omuza salona gidip masayı kaldırma işini Büşra'ya bıraktık.
Yaklaşık 1 saate evden çıkmamız gerekiyordu. Biz de bu minnacık süremizde televizyona bakabiliriz diye düşünmüş koltuklara kurulmuştuk bile.
En son beraber izlediğimiz dizi olan Orphan Black'in son bölümünü açtı Dilek ve birkaç dakika sonra aramıza Büşra'nın katılmasıyla tam kadro filme daldık.
•○●•°○
Kulaklıklarımı çantama atıp eğildim ve botumun iplerini bağladım. Siyah dar paça pantolon, siyah postal ve pudra pembesine yakın bir sweatshirt üstüne de deri ceket giymiştim. Saçlarımı da Büşra'ya balıksırtı ördürmüştüm.
Kızlarla beraber okula gitmek üzere evden çıktıktan yaklaşık 40-45 dakika sonra arabamızla okula gelmiştik bile.
Dilek 100 metre ilerideki kendi bölümüne giderken benle Büşra Mimarlık Fakültesi'nden girmiştik içeri. Girer girmez de kapıdan çıkmakta olan Burak karşıladı bizi. Omzu Büşra'ya çarparken "Özür dilerim" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Teen Fiction"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"